- "Kuş sesleri ovalara yayılıyor. Bal yapanlar çiçeklere konarken, kuzucuklar taze çimen arıyor. O şarkı gerçekmiş."
- "Çimlere her basışımda toprak kokusu bedenimin içine girip, nefesimi açıyor."
- "Dolaptaki kıyma bile dört günde bozulurken duygular nasıl taze kalıyor?"
- "Murathan Mungan ne demiş? Biz büyüdük ve kirlendi dünya."
- Ona birçok şeyler söylemeyi gündüzden tasarlamıştım. Fakat bunların hiçbiri aklıma gelmiyor, kafamdan yepyeni şeyler geçiyordu.
- Gelinliğin içinde nefes alamıyorum, sıkılıyorum. Önemli olan sıkılmak değil güzel olmak.
- Gözlerine bakıp, o gün yakaladığımı düşündüğüm şeyleri arıyorum yine. Bazen karşınızdakinin gözlerinde bir anlam yakalarsınız belki de o an için gerçekten samimi olan. Sonra adam iş yaramazın teki çıksa bile siz o yakaladığınız anlama kilitlenip kalırsınız. Adamı değil, o anlamı seversiniz aslında. Buna literatürde "vakit kaybı" denir. Bu filozof havalarının çıkış noktası nedir diye soracak olursanız, hayatıma giren üç erkekte de o anlık anlamları yakalamaya çalıştığımı söyleyebilirim. Sonra da başımı duvarlara çok vurdum. O yakaladığınız şey anlam falan değil, halüsinasyon arkadaşlar.
- Hayata tutunmak, anlatılması zor bir şey. İnsan ne yıkımlar yaşıyor ama öyle ya da böyle devam ediyorsun yola. Yürürken sağ kolun düşüyor, sonra da sol gözün. Düşenleri yerden toplayıp idareten yerine takarak ilerliyorsun bir şekilde. Artık o gözü ters mi taktın, sadece iç organlarını mı görüyorsun fark etmiyor. Dıştan bir bütün haldesin ya... En zarar gören şey, umut edebilme yetin oluyor. Her seferinde bir parça daha kapıyorsun kendini. Keşke vücutlarımız olmasaydı ve ortada ruhlar şeklinde gezebilseydik. Vücutlarımız ruhumuzu saklayabilmemiz için ideal bir kılıf sadece. Ruhun belki onun boynuna sarılmak, kucağına oturup, küçük kalmak istiyor ama yüzünde bir mimik bile kıpırdamıyor. Oyunculuğun bir meslek olması ne kadar manidar.
- O gülümseyince ben de gülümsüyorum çünkü bazı insanların gülümsemesi bulaşıcıdır.
- "Rüyamda İzzet Altınmeşe'nin beniydim."