- Çok istiyorum seni çocuk. Adına bir ömür geçirmek mi, patlıcan oturtma mı, ne denir bilemiyorum. O bilmediğim şeyi yapmak istiyorum seninle. Hastalıkta, sağlıkta, zenginlikte, fakirlikte elini sımsıkı tutasım var. Ama hayatta her istediğimiz olmuyor. Aldığımız ilk hayat dersi bu ne yazık ki. Gel gör ki içimdeki isteme güdüsüne engel olamıyorum. Sinan'ı seviyorum. Onunla bağlantısı olan her şeyi seviyorum.
- Merakın başrolde olduğu müthiş bir sıkıntı içindeyim.
- İstemiyor. Saç telinin ucundaki kırık gibi ayrılmak üzere yolumuz.
- Böğrüme kaldırım taşı basa basa, elime tahta valizimi alıp bu diyardan sonsuza dek... Bir dakika? 'Seni anlıyorum' mu dedi bu? Doğru mu duydum? Bir kere bir erkek bir kadını bu kadar kolay anlayamaz. Kitaplara, alışkanlıklara, hormonlara uymaz, zincirlere sığmaz.
- İçime çektiğim şeyin adı nefes değil, huzur. Ellerindeki kuvveti, kalbinin şiddetle atışını hissediyorum. Artık iki insanın aynı anda, aynı masumiyet ve içtenlikle birbirini sevebileceğine inanıyorum.
- "İnsanlar birbirlerinden hiçbir şey anlamayan insanlar, beni buradan da kaçırıyordu."
- -İçimde hem büyük bir güç var hem de büyük bir korku. Sanki bir yanlış tüm doğruları götürecek. -Korku, yapılan tüm yanlışların kaynağıdır.
- Hemşire erkek. Yaka kartında ismi yazıyor: Omur. Kardeşlerinin adları da hamurla çamur mu acaba?
- Hemşire abi, kusura bakma da hem ter kokuyorsun hem de jelibon gibi göbeğin koluma değiyor şu anda. Sen kriterlerini saydın da seni kim ne yapsın? Ev tüpü kılıklı. Aklından basık, egosundan şişik. Senin sevgilin, oy sandığının başında mükerrer oy kullanmasın yeter. Adam on üzerinden ancak üç eder ama gözü dokuzda...
- Kimse kendi denginin peşinde değil. Elimizi vicdanımıza koyup salim kafayla düşünerek ' Acaba ben on üzerinden kaç ederim?' diye soruyor muyuz kendimize? Sonra bulduğumuz o rakamı başka hiçbir sayıyla toplamadan-çıkarmadan kabullenip bizi on üzerinden kaçlık birinin mutlu edebileceği konusunda kafa yoruyor muyuz? Belki sorun seçtiğimiz adamda değil, kendi rakamımızı bilmememizde.