...seni görmek için az mı dolaştım evinizin önünde günler geceler boyu, az mı pusuya yattım kapınızın karşısındaki caminin bahçesinde, kapıdan bir an almadan gözümü, çıkarsın bir ânını kaçırırım diye görünüşünün, kaç kalp krizi atlattım kim bilir genç yaşımda, kapıda ya da pencerede görünüverdiğin tüm o ânlarda, pek bir şey gördüğüm de yoktu aslında, senin içinde olduğun ânda bütün görüntüler kamaştırıyordu gözlerimi çünkü, o kamaşmanın sona ermesinden anlıyordum gözlerden kaybolduğunu, şimdi camları bu kadar kalın bir gözlük takıyorsam bunun sebebi biraz sensin, tamam ırsî bir tarafı var ama olmasa da yine de arızalanırdı sana bakmaktan gözlerim, kalbim içimin en içine kaçıp taşınmaz bir helecanla adeta yaralı bir kuş gibi çırpınırken, gözlerim nasıl tahammül etsin seninle bu yakınlığa, varlığımın her bir zerresinde ayrı ayrı zelzeleler koparan bir facia yaşıyorum ben seni gördüğümde, ne muhteşemdi bu yıkım bilemezsin, daha sık yaşayabilmek için minik numaralar çevirdiğim de oldu itiraf ederim, zilinize basar kaçardım mesela, odanın camına minik taşlar atardım, bütün mahalleyi sokağa döken bomba ihbarı vardı ya hani, o ihbarı da ben yaptım, herkesle birlikte çıkarsın diye evinden, senin canının tedbiri benim canıma da bir tedbir olsun diye, ne sonuç aldın dersen pek bir şey değil, çoğunda ya sen ortada görünmedin ya da ben gözlerimi açık tutmaya cesaret edemedim, yine de anlatmaya başlayınca içimi bir uçtan diğerine titreten hatıralar bunlar, senin haberin yok ama başka hatıraların da var bende, mesela evimin bahçesindeki erik ağacı, rahmetli babam bahçeye dikerken elinden alıp besmeleyle toprağa emanet etmiştim cılız gövdesini '' bu ağaç Canan için'' diye mırıldanarak içimden, şimdi büyüdü, kocaman erik ağacı oldu biliyor musun, herkes can eriği diyor ona, ben Canan eriği diyorum, bir kutu yara bandı var sonra evde bir dolabın içinde, üstünde tarihleri yazılı, seni düşünürken aldığım Canan yaralarından hatıra hepsi bana, seni düşünürken çarptığım ağaçların, elektrik direklerinin, kapıların, duvarların yüzümün her köşesinde bıraktığı sayısız yaraya yapıştırılmış yara bantları, insanlar yaraları mikrop kapmasın diye yapıştırır biliyorsun o bantları, ben hep yaralarım zarar görmesin diye yapıştırdım Canan, iyileşmeleri uzun sürsün diye hiç merhem sürmedim o yaralara, her yara aldığımda hemen bir fotoğrafçıya koşardım, her yaranın fotoğrafı var bende, bir albüm aldım hepsini kronolojik bir sıra ile o albümün içine yapıştırdım, ''Canan Tarihi'' yazıyor italik harflerle albümün kapağında, keşke yanımda getirseydim gösterseydim şimdi sana, ama önemli değil işte...
Diğer Gökhan Özcan Sözleri ve Alıntıları
- Karanlıkta yürüyen kara karıncadan haber veren Yüce İrade'nin saman altlarında yürüyen sulardan haberdar olmamasının imkansızlığını akıl sahiplerine hatırlatıyorum..
- Dışardan bakılınca durgun akıyorum. İçeriden bakılınca akıntının yedi sülalesini önüme katıyorum.
- Allah'ım, umarsız bekleyişlerle sıkıntı duvarları ören yalnız kullarına, bir kardelen heyecanıyla filizlenen umutlar ver Ya Rabbi..
- Allah'ım, sabır kalelerimizi sağlamlaştır, dünyanın oklarından bunalan göğüslerimizi tevekkül zırhıyla zırhlandır Ya Rabbi.
- Allah'ım, kapıldığımız akıntıların pisliğini, koştuğumuz hedeflerin faniliğini, ve kuşandığımız silahların biganeliğini aşikar kıl Ya Rabbi.
- Allah'ım, yaşayışımızı bir dua cümlesini dizer gibi kurmamıza yardım et Ya Rabbi.
- Sözlerin yürekli olduğu zamanlarda, insanların da yürekli olduğunu bildiğimden insanların yüreksizliğinin sözlerinin yüreksizliğinden anlaşılabileceğini kavramam güç olmuyor.
- Bazen dünyayı içime sığdıracak kadar genişliyor yüreğim..
Bazen kendi çırpıntılarına bile dar geliyor.
Bazen küçücük bir gülücük bile yetiyor içimi ısıtmaya , bazen dağlara yükselen kahkalar bile yetmiyor yüzümü güldürmeye.
Bazen inanılmaz derecede uçarı, bazen iflah olmaz biçimde kanadı kırık oluyorum - Herkesten farklı bir ritmi vardı yaşadıklarının.
Ağırlığıyla zorluyordu yeryüzünün terazisini. - Çocukluk...
KulaÄŸa uzak geliyor.
Kalbe daha uzak...