- Tanrım şimdi tam da burada, böyle oturmuşken, kalbimi dolanan huzur çıkıp gitmezden önce, biraz zaman ver bana. -96-
- Yaşlı kadının bir daha üzerine olmayacak parlak kırmızı kumaştan yapılmış elbisesi gibi bakıyorum güzel günlere. -101-
- "Evlat, insanlar hakkında Allah'a uy, Allah hakkında insanlara uyma!" -107-
- "...Böyle çekip gitmeler. Ansızın." "Ansızın değil. Anlamak istediğiniz bu. Ben bağıra çağıra gittim. Ama duymak istemeyenler için ansızın gibi geliyor." -116-
- Bir aşkın, bir ölümün, bir merakın, bir hüznün, bir ömrün arasında dolaşıyordu akreple yelkovan. -126-
- "İnsanlar endişe duymuyorlar. İnsanlar yakınlarında gerçekleşen acıları duymaktan ve anlamaktan gizli bir zevk duyuyorlar. Birilerini gizlice gözetlemek gibi anlıyor musun?" - 117-
- Sarılalım diyecektim az kalsın. İçimden böyle şeyler de geçiyor işte. Sarılalım.. Dudakların.. Tamam sustum.
- Büyük bir mağaramız olsun bizim de. Bu şehre, bu karmaşaya, bu merhametsizliğe, bu gürültüye ayak uydurmayanların sığınabileceği bir mağaramız olsun.
- Bir gün büyük adamlar olacaksınız, baylar ve bayanlar. Okur yazar olacaksınız, kalem sahibi olacaksınız, akademisyen olacaksınız. Majesteleri size danışmanlık teklif edecek, üst düzey yöneticilik vadedecek. Sizden karşılık olarak, o çırılçıplak ipek yatağında uzanırken, pirelerini kovalarken, aşktan söz etmenizi, erdemden, onurdan, devrimden söz etmenizi isteyecek sahte bakışlarla. Zihninizin ırzına geçecekler.
- Ben bir çay bardağına sığınıyorum şimdilerde. Kahvede oturan yaşlı adamın filtresiz sigarasından yükselen dumana sığınıyorum. Caddenin kenarında bekleşen amelelerin, dirsekleri aşınmış berbat renkli ceketlerine mesela. Böylesi küçük, böylesi gözden uzak şeylere sığınıyorum anlayacağın. Savrulan hayatların, kimselerin görmediği küçük ayrıntılarına. Gösterişsiz yaşam öykülerinin korunaklı yalnızlığına bırakıyorum kendimi?