- Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, bir şeyler yüzünden mutlu olunur, varlığı dışardan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirgin olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ısısıyla yakar. ..
- "Yolunu yitirdiğini şaşırdığını hissettiğin zaman ağaçları düşün, onların büyüme biçimini anımsa. Unutma ki yaprağı gür ama kökü zayıf bir ağaç ilk güçlü rüzgarda devrilir, oysa kökü güçlü ve az yapraklı ağaçta can suyu binbir güçlükle dolaşır. Kökler ve yapraklar aynı ölçüde gelişmelidir, olayların içinde ve üzerinde olmalısın, ancak böyle doğru mevsimde çiçekler ve meyvelerle donana bilirsin. Ve sonra, önüne pek çok yol açılıp sen hangisini seçeceğini bilemediğin zaman, herhangi birine, öylece gitme, otur ve bekle. Dünyaya geldiğin gün nasıl güvenli ve derin derin soluk aldıysan, öyle soluk al, hiçbir şeyin senin dikkatini dağıtmasına izin verme, bekle ve gene bekle. Dur, sessizce dur ve yüreğini dinle. Seninle konuştuğu zaman kalk ve yüreğinin götürdüğü yere git..!"
- "Sabır, yüklendiği rol gereği bir tuğlaya, sadakat ise bir köke benzer. Sabır acelenin, sadakat ise tüketimin panzehiridir. Bu iki duyguyu fiziksel bir imge olarak düşünmek istersem sadece minik tuğlalar ya da kökler geliyor aklıma. Dostluk tuğlalarla örülür, kökler sayesinde gelişir.
- Açlığın her şeyi bastırdığı bir manzarada yok edilemeyen sadece iki değer vardır...Bunlar onur ve saygıdır...
- Gerçeklik üzerine düşüncelere tutsak yaşıyoruz...gerçeklik içinde değil..
- Luisito ona her zamanki iyi geceler öpücüğünü ?kulak memesine küçük bir ısırık? vermeye geldiğinde onu hafifçe göğsüne bastırdı: ?İşin gerçeği ne biliyor musun? Seni yitirmekten çok korkuyorum. Sen benim için.... ?sesi burada titremeye başladı? ...sen benim için küçük bir gökkuşağısın, senin neşen günlerimi saran hüznü kovdu.? Engelleyemediği gözyaşları papağanın su tutmayan tüylerini ıslattı ve oradan küçük yakutlar gibi yastığa döküldü.
- Ölüler yokluklarıyla değil, daha çok onlar ve bizler arasında söylenemeyenler yüzünden acı verirler...
- Ve aşk böyle yoğruluyor. Biraz ses, biraz koku. Sonra biraz daha ses, biraz daha koku... Ekmek gibi hızla mayalanıp oluyuyor insanın içinde...
- "Sen benim minicik bir kırıntımı tanıdın; ben de senin mini mini bir kırıntınla ilişki kurdum.Karşılıklı olarak birbirimize en güzel yanlarımızı gösterdik;zaten bu yönümüze ötekinin karşı koyamayacağından emindik."
- Ama nasıl ki arı, çiçeğe seni seviyorum diyemezse, biz de utanmazca birbirimizi sevdiğimizi söyleme ikiyüzlülüğünü sergilememeliyiz.Yaşadığımız günlerin dürüstlüğü içerisinde birbirimize söyleyebileceğimiz tek şey (arının çiçeğe ya da çiçeğin arıya söyleyeceği üzere) "sen bana gereklisin" olabilir.