- Tek isteğim olan yalnızlık niçin bana acı veriyordu?
- 'korkma'diye mırıldandım. 'biz birbirimize aitiz' kendi kelimelerimin doğruluğuyla ben de bir anda şaşkına dönmüştüm.bu an öyle kusursuz,öyle gerçekti ki,hakkında şüphe etmenin yolu yoktu.kolları bana dolanmış,beni öyle sarmalamışken... vicudumdaki her hücrenin gerçekten canlı olduğunu hissedebiliyordum. 'sonsuza kadar,'diyerek onayladı beni.
- Bu ölüm sessizliği sırasında,her şey bir anda yerli yerine oturdu.Edward'ın bilmemi istemediği bir şeydi.jacob'un ise benden saklamak istemediği bir şeydi.Cullenlar'ın ve kurtların ormanda olduğu ve iki taraf için de aynı derece tehlikeli olan bir şey... beklediğim ve bir daha olacağını bildiğim ama asla olmasını dilemeyeceğim bir şeydi bu. asla bitmeyecekti,değil mi?
- Çok garipti,ikimizin de ölümcül bir tehlike içerisinde olduğumuzun farkındaydım.Yine de kendimi iyi hissediyordum.kalbim yerinden fırlayacak kadar hızlı atıyor,kanım damarlarımda sıcacık akıyordu.ciğerlerim edward'ın teninden gelen tatlı mayhoş bir kokuyla dolmuştu.Sanki göğsümde hiç delik olmamıştı.harika hissediyordum,iyileşmemiştim ama sanki hiç yaralanmamış gibiydim.
- Tek bildiğim, sevginin bazı insanların gücünü bitirebildiğiydi. Tamir edilemeyecek kadar çok kırılmıştım.
- Olanları çözmeye çalıştım, kızıma bakışını izledim. Ona sanki...kör bir adamın güneşe ilk kez baktığı gibi bakıyordu.
- Yine alacakaranlık. Bizim için günün en güvenli saati.
- "Tek çarem bir bulutsa nasıl saklanacağım ardına?"
- Zaman geçiyor. İmkansız göründüğü zaman bile. Hatta saatin her tik tak edişi insanın canını acıtsa da. Yavaş yavaş geçiyordu saniyeler. Yalpalayarak ve sessizliklerin içinde sürünerek. Ama bir şekilde geçiyordu. Benim için bile.
- Hatırlamanın yasak, unutmanın korkunç olduğu zor bir çizgide yürüyordum.