Edebiyat güzel san'attır ve güzelin san'atıdır. Süleymaniye'yi yaratan Sinan'ın en hakim endişesi eserinin güzel olmasıdır. Dini ve ahlaki telkinleri, o mabedin içinde vazife alacak vaizlere ve hatiblere bırakıyordu.
Gerçekte sübjektif olmaktan kurtulan hiç bir sanat eseri yoktur. Müşajede eden (yani insan), müşahede edileni (yani eşyayı, vakıaları, insanları ve ruh hallerini) daima kendi açısından ve kendine göre görmeğe mahkum olduğu için tam ölçüde objektif olamaz. Bir dereceye kadar kendini ayırabilir (yani bir dereceye kadar objektif olabilir). İşte objektif olmanın bu en çok imkan haddi realizmi, subjektif olmanın da en son imkan haddi romantizmi vücuda getirir. Aralarında daha birçok dereceler vardır ki, iki sınıfa da girebilir veya giremezler.
Politika yüksek sesle konuştuğu zaman, edebiyat susar.
Mıymıntı zekamızın rahatını kaçırmamak için, başımızı en kolay izahın yastığına koyuyor...(uz)
?..şimdi selma?dan yazılı bir emir getir, kendimi balkondan aşağı atayım.fakat yanımda olursa atmam. ben daima gaib?i seviyorum.hâzır?ı sevmiyorum. herkes biraz böyle..?
Ben daima gaib?i seviyorum.
olamaz. olamaz yok, bu dünyada herşey olur fakat olağanlık derecesi ihtimali hesaba vurulduğu zaman olamaza yaklaşan nîsbi bir olamazlıkla olamaz bu
Bİr edebiyat konferansının bir stadyum kadar kalabalık toplandığı gün, gazeteler edebi hadiseye de spor kadar alaka gösterirler. Fakat, Allah o günleri göstermesin. Futbol gibi ayağa düşen bir edebiyatın değerinden de, gelişme şanslarından da şüphe ve endişe etmek lazımdır.
Soysuzlaşma, soyunu bilmemekle başlar
İyi yazı, okuyanları kağıdın beyazlığından, satırların siyahlığından uzaklaştırarak şekillerden ayrı bir muhteva alemine götürür. Okuyana, elinde bir kağıt tuttuğunu, gözlerinin önünde çizgiler olduğunu, bir yazı okuduğunu unutturur.
Jack London
İbrahim Tenekeci
Simone de Beauvoir
Kemal Tahir
Meltem Arıkan
E. L. James
Jean Paul Sartre
Max Weber
Nilgün Marmara
Arif Akyol