- Sf: 71
- "Ne tuhaf şey! Bu kurşun yürek bir türlü fırında erimiyor; bari bir yana atalım," dediler ve içinde ölü kuşun da bulunduğu bir toz yığınının üstüne attılar. Mutlu Prens öyküsünden.
- Bülbül, "İşte gerçek aşk bu," dedi, "Benim şakıdıklarımın acısını o çekiyor; bana heves, ona yas. Aşk şaşılacak bir şey, kesinlikle! Zümrütlerden, yakutlardan daha değerli. İncilerle, lâllerle değişilemez, pazara da çıkarılamaz. Ne satıcılardan parayla alınabilir, ne de altın teraziyle tartılır..."
- Bülbül, "İşte gerçek aşk bu," dedi, "Benim şakıdıklarımın acısını o çekiyor; bana heves, ona yas. Aşk şaşılacak bir şey, kesinlikle! Zümrütlerden, yakutlardan daha değerli. İncilerle, lâllerle değişilemez, pazara da çıkarılamaz. Ne satıcılardan parayla alınabilir, ne de altın teraziyle tartılır..." Bülbül-Gül öyküsünden.
- "Benim güllerim beyazdır" diye yanıt verdi, "Denizin köpüğü gibi, dağların üstündeki karlardan daha beyaz." ... "Benim güllerim sarıdır" diye yanıt verdi, "Kehribar bir taht üstünde oturan deniz kızının saçları gibi sarı. Tırpancıları tırpanlarıyla gelinceye dek çayırlıkta açılan alın top çiçeğinden daha sarı." ... "Benim güllerim aldır" diye yanıt verdi, "Kumrunun ayakları gibi al; okyanusun kovuklarında sere serpe dalgalanan mercan kanatlarından daha al."
- Yana yana acıdı, acı acı öttü; çünkü ölümle tamamlanan aşkı, mezarda ölmeyen aşkı şakıyordu. Bülbül-Gül öyküsünden.
- Savaşta güçlüler zayıfları tutsak eder, barışta da zenginler yoksulları.
- Ama Kral ciddi bir sesle bir daha söyledi, "Kaldırın şunları, gözüm görmesin. Varsın taç giyme günüm olsun, giymeyeceğim. Çünkü bu kuşam üzünç tezgâhında, acının ak elleriyle dokundu. Yakutun yüreğinde kan var; incinin içinde de ölüm!" deyip üç düşünü de anlattı. Genç Kral öyküsünden.
- bir adam bütün dünyayı kazanıp da ruhunu yitirirse eline ne geçer..
- narkissos, efsaneye göre güzel bir delikanlıymış, bir gün gölde kendini görüp hayran kalmış. bu ikinci varlığını elde edemeyince sararıp solmuş, ölmüş ve nergis çiçeği olmuş.