- Sanki aşağıdan bir şaman dedesinin, dev ile cin arası bir yeraltı yaratığının şikayetçi, öfkeli çığlığı geliyordu.
- Telaşlı bir kertenkelenin yukarı, ışığa doğru kaçışını izledim. Yüreğine beton bir boru soktuğumuz için yeraltı âlemi sanki bizi uyarıyordu.
- En son kestirmeyi yaparken, otlar arasında telaşla yolumun üzerinden uzaklaşmaya çalışan bir kaplumbağanın önce hışırtısını duydum sonra da kendisini gördüm. Mahmut Usta ile benim yürüye yürüye açtığımız küçük yoldan ayrılıp sağa sola gitse, otlar arasında gizlenecekti. Ama bunu akıl edemiyor, benim gideceğim yolu bir kader gibi seçmiş, telaşla kaçmaya çalışıyordu. Ben de aynı şeyi yapıyor, kaderimden kaçayım derken, yanlış bir yolda boşu boşuna yürüyor olabilir miydim?
- İçimde bir suçluluk, hatta kötülük yokmuş gibi yaparsam, yavaş yavaş kötülüğü unuturdum. Böylece hiçbir şey olmamış gibi yapmaya başladım. Hiçbir şey olmamış gibi yaparsanız ve gerçekten de hiçbir şey olmuyorsa, hiçbir şey olmaz sonunda.
- Saatlerdir hiçbir şey yememiştim ama çörekler ve dönerli sandviçlere aklım takılmıyordu bile. Katil olmak böyle bir duygu olmalı, dedim kendime.
- Rüyamda suçtan ve cezadan arınmış, güneşli, sıcak bir cennetteydim.
- Annem, annem gibi kokuyordu.
- ?Tüyde kılda keramet olsaydı, tabakhaneye nur yağardı" dedim bir keresinde ?Bıyık dişi kedide de var.?
- Ama ustasını kuyunun dibinde ölüme terk eden vicdansız bir kişi yazar olabilir miydi?
- ?Normal kişi? lafını da sevmiyordum artık.