- Füsun'un hemen arkasından ben de kendimi denize attım. Aklımın tuhaf bir yanı denizde ona canavarların kötü yaratıkların saldırdığını söylüyordu. Ona yetişmeli, denizin karanlığında onu korumalıydım. çırpıntılı sularda onu arayarak aşırı bir mutluluk çılgınlığıyla ve o mutluluğu kaybetme telaşıyla bütün gücümle yüzdüğümü, bir an telaştan boğulacak gibi olduğumu hatırlıyorum. Füsun, boğaz akıntısına kapılıp gitmişti. O an ben de onunla ölmek istedim
- Onun istanbul da bir yerde yaşadığını, gazeteleri açıp benim okuduğum haberleri okuyup benim seyrettiğim televizyon programını seyrettiğini hayal edip onu hiç görememek beni çok üzüyordu.
- Hayat, efsaneyi tekrar eder...
- Kasabanın ışıkları gözükmüyordu; gök lacivertti ama yıldızların ışıltısı sanki âlemi turuncu yapmıştı. Biz de sanki bu âlemde koskocaman bir portakalın üzerinde oturmuş, karanlıkta uyumaya çalışıyorduk. Göğe çıkıp yıldızların ışıltısına ulaşmak yerine, şimdi üzerinde uyuduğumuz toprağın içine girmeyi hayal etmemiz doğru muydu?
- Mahmut Usta yere bir kazık çakmıştı. Arazide o kadar yürüdükten, düşündükten sonra niye bu yeri seçmişti? Bu yerin ötekilerden farkı neydi? Bu kazığı durmadan yere çaksak, bir yerde mutlaka su çıkacak mıydı? Bu soruları Mahmut Usta?ya sormak istiyordum, ama soramayacağımı da anlıyordum. Çocuktum; o benim arkadaşım, hatta babam değil, ustamdı. Onda babalık bulan bendim.
- Mahmut Usta?nın yaktığı sigaranın hoş kokusu gelir, uzaktaki askeriyede akşam içtimasında ?Sağ ol! .. Sağ ol!.." diye bağıran erleri ve bir arının vızıltısını işiterek bu dünyaya tanıklık etmenin, yaşamanın ne tuhaf bir şey olduğunu aklımdan geçirirdim.
- Yer yer beyazlaşan gür saçlarının içinde küçük toprak parçacıkları ve boynunda ise yukarı merakla tırmanan telaşlı karıncalar vardı.
- Dönüş yolunda mezarlığın yokuşunu çıkarken yıldızların hepsinin kafamdaki bir düşünce, bir an, bir bilgi, bir hatıra gibi olduğunu hissettim. İnsan hepsini aynı anda düşünemiyor ama görebiliyordu. Aklımdaki kelimelerin, aklımdaki hayallere yetişememesi gibi bir şeydi bu. Kelimeler duygularıma yetişemiyor ve yetersiz kalıyorlardı.
- Otların arasına şimdiden gecenin serinliği inmişti.
- ?Babam bizi terk etti!? dedim. ?O zaman sana babalık etmemiş? dedi Kırmızı Saçlı Kadın. ?Sen de kendine başka bir baba bul. Herkesin babası çoktur bu ülkede. Devlet baba, Allah baba, Paşa baba, Mafya babası... Burada kimse babasız yaşayamaz.?