- "İşte bu adam" dedim, oturma odasının kapı eşiginde dururken. "François Rabelais. Bir şairdi. Ve son sözleri, 'Büyük Belki'yi aramaya gidiyorum' olmuş. Bu yüzden gidiyorum. Böylece Büyük Belki'yi aramak için ölene kadar beklemek zorunda kalmam."
- Böyle olmadı tabii ki. Hiçbir şey, asla hayal ettiğim gibi olmadı.
- "O,-yani Simon Bolivar- 'şansızlıkları ile hayalleri arasındaki pervasızca yarışın, o anda bitiş cizgisine ulaşmakta olduğunun kahredici keşfiyle sarsılmıştı. Geri kalanı karanlıktı.'Lanet olsun' diye iç geçirdi. ' Bu labirentten nasıl çıkacağım!' "
- Noel sabahındaki bir çocuğun tüm sevinciyle gülümsedi. "Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunhz. Bense ölmek için içiyorum."
- "Tanrım, oturup ne yapacaklarını anlatan o insanlardan biri olmayacağım. Sadece yapacağım. Geleceği hayal etmek, bir nevi nostaljidir." dedi "Ne?" diye sordum. "Bütün hayatını labirentte mahsur kalıp bir gün oradan nasıl çıkacağını, bunun ne kadar müthiş olacağını düşünerek geçirirsin ve geleceği hayal etmek devam etmeni ama bunu hiç yapmamanı sağlar. Geleceği yalnızca o andan kaçmak için kullanırsın."
- "Labirent, ne ölüm ne de yaşam." dedi "Hımm, peki. Peki ne ? " "Acı çekmek, " dedi. "Yanlış olanı yapmak ve başına yanlış şeylerin gelmesi. Sorun bu. Bolivar acıdan bahsediyordu, yaşamaktan ya da ölmekten değil. Acılar labirentinden nasıl çıkarsın?"
- Korku bu: Önemli bir şeyini kaybetmiştim, bulamıyordum ve ona ihtiyacım vardı. Birinin gözlüğünü kaybetmesi, gözlükçüye gitmesi ve ina dünyada hiç gözlük kalmadığının, gözlüksüz idare etmek zorunda olduğunu söylemesi gibi bir korkuydu.
- "Evet. Evet. Ölebilirim. Asla bilemezsin. Sadece. Şey gibi. PUF. Bir bakmışsın, gitmişsin."
- "Ani" ölüm nedir ki zaten? Bir an ne kadsr sürer? Bir saniye mi? On mu? ... Ani nedir ki? Hiçbir şey ani değildir. ... Gözleri kör eden ızdırabın bir anının,tam olarak anlık hissedildiğinden emin değilim.
- Ölmek çok mu zor, Bay Lewis? O labirent gerçekten bundan daha mı kötü?