- Tütümümü, anahtarlarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu,eksik olanın ruhum olduğumu fark ettim. Önemsemedim. Yol, bana uygun bir ruh önerebilirdi.
- Hayatımız müzikaldi ya da bana öyle geliyordu.
- Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor..
- Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle , oda yok muydu bu dünyada?
- "Ah, diyordum, ikimizden biri ölmeli." Bunu bana söyleten neydi? "Çıt" mı?
- Ben sözlerden değil, bakışlardan tırsardım. Bakışların arkalarını sezer, sezgilerim doğrulanana kadar mecburen bekler, beklerken kafayı yerdim.
- Zaten bu hayatta, her zaman bir şeyler eksikti. Ya da bana öyle gelirdi.
- "Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?" dedi. "Herif rüzgarı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı." "Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku,"dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi. "Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku" dedi, arkasını dönüp gitti
- Derler ki; "Eğer bir isim ağızdan çıkar ise, o isme sahip kişinin kulakları çınlar. Çiziktirmek de aynı kapıya çıkar. Eğer o kişi uzakta veya artık yaşamıyor ise hayaleti gelir. Gelirken yanında bir an getirir. Böylece aynı an içinde iki farklı an yaşarsın: İçinde bulunduğun an ve hatırladığın..."
- Geçmiş geri geldikçe beni mutsuz ediyor ise geçmemiş midir? Hâlâ burada benimle mi yaşamaktadır? Zaman yolculuğu dedikleri bu mudur? Yolcu, zaman'ın kendisi de, yolculuk mekânı ben miyim? O esnada kalbim neden yanıyor? Arz ederim.