- "belki de iki yuzlu bir pencereydi benim gordugum; ondan gecen bakisin hangi taraftan geldigi hem gorenin hem de gorulenin yasadigi duygulara bagliydi. ustelik ona ille iceriden ya da disaridan bakilacak diye kesin bir kural da yoktu, goz yetiyorsa ayni anda iki taraftan da bakilabilirdi. hic kuskusuz bu durumda kendisiyle karsilasirdi insan; gorse gorse, bir pencereden egilip bakan kendisini gorurdu dus kadar yakin bir uzakliktan...ola ki sasirirdi once; bir yaniyla, yuz yuze geldigi insanin kendisi olduguna inanmak istemezdi. peki, ya pencerenin karsi tarafindaki; o inanir miydi aslinda kendisinin oteki olduguna?"
- " her şey senin eteklerine süpürüyordu beni içimden, için ki, içimin aynasıydı. ve yalnızdık, ve yalnızlık biraz da aklın, törelerin ve geleneklerin ve yasalarla alışkanlıkların kuşattığı yerdi."
- Hangi yola koyulursak koyulalım, yalnızlık hep yoldadır. Her yere ve her şeye ondan gidilir ve ondan gelinir.
- ?Benimkisi, hiçbir zaman hiçbir şeyle açıklanamayacak kadar derin, hiç kimsenin anlayamayacağı ölçüde karmaşık ve acayip bir yorgunluktu."
- ?Ağlamadı ama, ona herkesten farklı görünmekten çekinerek herkesteki anlamsızlığa bürünüp bekledi.? s.41
- ?Her sorunun yanıtı yıllar önce hazırlanıp insan aklının bir köşesinde bekletiliyormuş gibi geldi ona.? s.69
- ?Devletti bu, usandırmaya gelmezdi; sonra devlet her zaman on beş yaşında olurdu, canını sıkıp da bir kere küstürdün mü artık dönüp yüzüne bakmazdı.? s.24
- Hayatımızı hayal edilemeyecek kadar kolaylaştıran tuşların, butonların ve düğmelerin sayısı arttıkça, metrekareye düşen insan sıcaklığı da giderek azalıyor...
- ''Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?'' sorusu da unutamadığım ve asla unutamayacağım cümlelerden biridir. Sırbistan sınırına 10 km uzaklıktaki Boşnak şehri Srebrenica'da yaşayan, adını bilmediğim bir çocuk sormuş bu soruyu. Ardından da ne yazık ki, 11 temmuz 1995 tarihinde yapılan katliamda henüz dört yaşındayken öldürülmüş.
- ''Biliyoruz ki, bazı sesler, bazı sahneler, bazı renkler ya da bazı cümleler insanın aklına mıh gibi çakılıp kalıyor.''