"Barnabas sabah sabah kalkıp, şatoya gidiyorum, demiyor mu bir hüzündür çöküyor üzerime. Bu belki hiçbir işe yaramayacak yol, bu belki kaybolmuş gün, bu belki boşuna umut; ne demeye sanki bütün bunlar?"
"herşeye rağmen"
"rağmen"de bir çatışma, bir yaşam var, oysa "herşey"de bir yok oluş.
#milenayamektuplar
Cevap vermek için çok yorgunum, aşktan, kederden, çaresizlikle cebelleşmekten o kadar yorgunum ki.
O kadar baskı altındayım ki bazen patlamaması için beynimi avuçlarımla bastırmak zorundaymışım gibi hissediyorum.
Seni seviyorum işte, budala, deniz dibindeki çakıl taşı nasıl sevilip, sarmalanır, ona bağlanılırsa ben de sana öyle bağlıyım, umarım ben de seninle denizle çakıl taşı gibi birlikte olurum.
Ayrıca, belki de seni çok sevdiğimi söylediğim zaman bu aşk anlamına gelmiyor, sen kalbime giren bir bıçaksın ve ben bu bıçağı daha da saplıyorum, işte aşk bu.
Ama dert uyurken de, uyanıkken de vücudu ikiye bölen saban gibidir ve katlanılması mümkün değildir.
Hayatın iki saati, iki sayfa yazıdan iyidir demeyin; yazı daha yoksul ama daha açıktır.
Dünyada benim ihtiyaç duyduğum kadar sabır var mı Milena?
Eğer mutluluktan ölünüyorsa, bu benim başıma gelmeli. Ve eğer ölüme yazgılı bir mutluluk sayesinde hayatta kalınıyorsa, o zaman hayatta kalacağım.
Ingeborg Bachmann
Rasim Özdenören
Sir Arthur Conan Doyle
Turgut Özakman
Noam Chomsky
Daniel Klein
Albert Einstein
Yalçın Tosun
Salah Birsel
İlber Ortaylı