- Zola kendi uslübunu iyice belirginleştirmeye başlamıştır artık: "Romanı mantıklı bir biçimde kurulmuş, geniş bölümler halinde yazmak... Peş peşe gelen bu bölümlerin kitabın aşamaları hakkında bir fikir vermesi. Her bölüm, her bütünlük çözüme götüren farklı bir güç olmalıdır, böylelikle büyük tablolar, büyük bölümler aracılığıyla bir konunun görülmesi, sahneleri çoğaltmak yerine sınırlamak ve bunları derinlemesine ve ayrıntılı biçimde işlemek... Peş peşe gelen, adeta birbirlerinin üstüne binen bu bölümlerin mantıklı bir biçimde gelişmesi, her şeye hayat veren, yapıtı baştan sona kat eden tutkulu bir soluğun olması gerekir." S: 22
- Marc gece uyuyamadı. Günün olayları takılmıştı kafasına. Korkunç muamması aklından çıkmayan iğrenç, gizemli cinayet... Taptığı karısı Genevieve yanında sakin sakin uyurken ve yandaki küçük yataktan sevgili Louise'inin düzenli soluklarını işitirken bütün ayrıntıları yeniden yaşıyor, bilgileri zihninde düzenliyor, karanlıkları delmeye ve gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyordu. S: 81
- Marc mantıklı ve aydın bir insandı. Çok açık seçik ve çok sağlam olan aklının her şeyi bir kesinliğe oturtmaya ihtiyacı vardı. Ve ondaki mutlak gerçek tutkusu da buradan geliyordu. Ona göre olası gerçek huzur, gerçek mutluluk ancak kesin ve mutlak, değişmez bir düşünceyle mümkündü. Büyük bir bilimadamı değildi ama bildiğini iyi bilmeye önem verirdi; deneylerle sahip olunan sonsuz gerçekten kuşkulanmamayı isterdi. S: 81
- Mevsim kışsa karnın açsa,kemerini istediğin kadar sık,karnın doymaz yine de.
- Disiplin demek boyun eğme demektir.
- ...son olarak; tüm bilim gerçek ve adalet çağını oluşturma yolunda iş başındayken, kılıcı çağdaş Tanrı yapmak da bir suçtur.
- Suçladığım insanlara gelince: onları tanımıyorum, hiçbir zaman görmedim, kendilerine ne hıncım var ne de kinim. Benim için önemsiz varlıklar, toplumsal kötülük ruhlarından başka bir şey değiller. Burada yerine getirdiğim edimse, gerçeğin ve adaletin patlamasını çabuklaştırmak için başvurduğum devrimsel bir yol yalnızca.
- Üstelik bu insanlar uyuyabiliyorlar, eşleri ve çocukları var, onları seviyorlar.
- Hangi budala söylüyordu mutluluğun yeryüzündeki zenginliklerin eşit oranda paylaştırılmasına bağlı olduğunu..!
- Her zaman papaz pilav yemezdi: günün birinde talih yoksullara da gülecekti elbet...