- "başlamadan biten bir oyun bu, güldürmeyen, ağlatmayan bir oyun. kader bazan çok ahmak bir rejisör. biz de rollerimizi beceremiyoruz galiba. güller ıtır olur dağılmadan. acılar hatıralaşınca güzelleşir. şair "kendi rüyamı çaldım kalbinin boşluğunda" diyor. rüyalarımızı çalacak gitar? ışığa borcumuz yok, o bizim için doğmuyor ki, güneş bizi ısıttığının farkında bile değil, ırmağa teşekkür borçlu değiliz. şükrün bir şuurun, bir niyetin, bir fedâkârlığın aksi sedasıdır? şair, "ben kadehimi diktiğim zaman ziyafet sona erdi, şarap kalmışsa uşaklar içsin," diyor. boş bir kadehi dudaklarına götürmek. hazin olan bu. kadehte bir cür'a bile yok. hatta kadeh de yok ortada. hem kadeh, hem bade, hem bir şuh sakidir gönül. içtiğin hayal kadehindeki rüyalarındır. neden bu rüyaları sen de görmedin? yaşamak yaralanmaktır. yaralanmak da güzel." Cemil Meriç/Jurnal
- Kadının kişiliğini yaratan ne terbiye, ne baskı. Ona özellik veren aşk ve omuzlarına yüklendiği misyon.
- Çağdaş toplum kadını erkekleştirme yolunda. Cemiyeti değerli bir yardımcıdan mahrum eden bir yöneliş bu. Üstelik kadına mutluluk da getirmiyor. Mutluluk vaadi laf.
- Yobaza Düşmanlık Yobazlık, Şark'ın bir nefis müdafası. Yobaz, samimiyet, yobaz kendini bir nass'a hapseden idrak; yani sonsuza. Yobaza düşmanlık, tarihe düşmanlık. Yobaz biziz, en güzel taraflarımızla biz.
- Kıyasıya bir savaştı bu, Haç'la Hilâl'in, Batı'yla Doğu'nun, iman'la inkâr'ın savaşı...Hisarlar düşüyordu birer birer. Dost düşmana karıştı. Müstağripler bir ağızdan haykırıyordu. Teceddüt, teceddüt... Nihayet İstiklal Savaşı... Yangın alevleri içinde doğan genç bir devlet. Evet, çetin bir imtihandan yüz akıyla çıkmıştık. Ateş mazinin bir çok levslerini temizlemişti, ama Pyrhusvâri bir zaferdi bu. Batı'nın silâhlı saldırısını püskürtmüş, Batılılaşma sevdasından kurtulamamıştık. Avrupa vazgeçmemişti avından. Aydınlar devrilen hisarlar karşısında sevinç çığlıkları atıyordu. Düşmanın teslim alamadığı tek kale almıştı: hafıza, yani dil. Bugünü düne bağlayan köprü uçurulmadıkça tarihten kopamazdık. Tasfiyecilerin her taarruzu bozguna uğruyordu. Karşılarında mabedin şuurlu ve inanmış bekçileri vardı.
- ''Acı duymaman için derimi yüzdürtürüm, ama ayrılığın seni üzmediğini, yaralamadığını düşünmek kanımı tepeme çıkartıyor.''
- ''Ama senin için acı çekmemek, sana ihanet etmek gibi bir şey geliyor bana.''
- ?Kırmızı ve Siyah'ı da seninle beraber okumak isterdim. Bütün sevdiğim kitaplar gibi.''
- ?? Haklısın, insan yaralarıyla çıkmamalı ortaya.??
- ''Seni kayıtlı şartlı sevdiğimi söylüyorsun. Hanımefendi, Türk dilinde iddianızın cevabı, ?halt ediyorsunuz?dur.??