Şimdi bu durumda, her ne kadar kişisel bir ihtiyaç olsa da, cinsel güdü, nesnel bir hayranlık maskesine bürünmeyi kusursuz bir biçimde başarmayı çok iyi bilir ve bilincimizi yanıltır. Zira tabiat kendi amaçlarını gerçekleştirmek için böylesi hilelere gereksinim duymaktadır.
Bütün bir aşk hikâyesinin amacı, her ne kadar ilgili taraflar bunun bilincinde olmasa da, belirli bir varlığın dünyaya getirilebilmesidir ve bu amaca ulaşmak için kullanılan yöntemler ve ona nasıl ulaşıldığı ikincil derecede önem taşır.
Birbiriyle tamamen aynı iki birey mevcut olmadığından, belirli bir kadının tek bir belirli erkeğe en kusursuz biçimde karşılık gelmesi gerekir -Bu denklikte, doğacak çocuk, her zaman ön planda tutulur. Gerçekten tutkulu bir aşk da bu iki kişinin kazara bir araya gelmesi kadar nadir görülen bir şeydir. Böyle olmakla birlikte, hepimiz, gerçek bir tutkulu aşkın mümkün olduğuna inandığımız için, şairlerin bunu eserlerinde neden dile getirdikleri konusu bizim için son derece anlaşılır bir şeydir.
Bütün bunlar, hayvanların içgüdüleri ve mekanik eğilimlerine bir kez daha ışık tutmaktadır. Onlar da, hiç kuşkusuz, kendi zevkleri için çalışmakta olduklarını gösteren bir tür yanılsama ile aldanırlar; oysaki aslında, böylesine gayretkeş bir biçimde ve fedakârlıkla kendi türleri için çalışmaktadırlar. Kuşlar, yuvalarını, işte bunun için yaparlar, böcekler yumurtalarını bırakmak için en uygun yeri ararlar hatta kendi tüketimleri için uygun olmayan fakat gelecekteki larvalar için yiyecek olarak yumurtaların yanına yerleştirilmesi gereken avı dahi bulup avlarlar, arılar, eşekarıları ve karıncalar kendi ustalık isteyen yapılarını ve son derece karmaşık ekonomilerini oluşturmak için hiç durmadan çalışmaya eğilimlidirler. Hepsi de, hiç kuşkusuz, kendi türlerine yapılacak hizmeti, bencilce bir amaç kılığına sokarak maskeleyen bir yanılsamanın yol göstericiliğiyle hareket ederler.
Güzellik olmaksızın gençlik daima belli bir çekiciliğe sahiptir; gençlik olmaksızın güzellik ise hiçbir şeydir. Burada her ne kadar biz bilincinde olmasak da bize yol gösteren amacın, genel olarak üremenin devamlılığının mümkün kılınması olduğu açıkça bellidir.
Evlilikle elde edilmesi hedeflenen şey zihinsel yönden hoşça vakit geçirmek değil, çocukların dünyaya getirilmesidir ve dolayısıyla burada söz konusu olan da kafaların değil kalplerin birleşmesidir. Sanki kadınlar, bir erkeğin zihinsel kapasitesine âşık olabilirlermiş gibi davranmak boş ve gülünç bir yaklaşım ya da yozlaşmış bir tabiatın mübalağası olacaktır.
Bir kahraman, aşkın dışında hangi nedenden dolayı olursa olsun duygularını belli ederek zayıflığını göstermekten utanır; bir tek aşk bunun dışındadır, çünkü, o zaman inleyip feryat eden türün kendisidir.
Başka konular söz konusu olduğunda, dürüstlük ve adaletten sapmayan insanların, işin içine cinsel aşk girince, kimi zamanlar, bu duyguları bir kenara bırakabildiğine ve tutkulu aşk, yani türlerin çıkarı onları ele geçirdiği zaman zina suçunu pervasızca işleyebildiklerine tanık oluyoruz. Görünen odur ki, bu kişiler, sanki tek tek bireylerin çıkarlarının kendilerine ihsan edebileceğinden daha büyük bir hak ve salahiyetle hareket ettiklerine inanmaktadırlar ve bunun nedeni de türün çıkarına hizmet etmekte oluşlarıdır.
Aşk konularını ele alan tragedyalarda, türün hedeflerinin gerçekleşmesine engel olunduğu için, bu hedeflerin oyuncakları olan âşıklar genellikle birlikte can verirler, örneğin, Romeo ve Juliet, Tancred, Don Carlos, Wallenstein, Messind'in Gelini ve daha pek çoklar...
İnsan zekâsının en büyük başarıları genellikle güvensizlik sonucu elde edilir.
Cem Mumcu
Yevgeni İvanoviç Zamyatin
Murat Menteş
Mo Yan
Enver Aysever
Ryunosuke Akutagava
Robert Louis Stevenson
Maksim Gorki
Okay Tiryakioğlu
Michael Ende