- Susuyor olmam,acı çekmediğim anlamına gelmez...
- onu da öbür gün düşünürüz. s.37
- Ben kalbimi arıyorum.
Ben kalbimi arıyorum.
Ben kalbimi arıyorum.
Ben seni arıyorum. - İnsan bir kere âşık olmaya görsün.
Her şeyi sevdiğine yormaya başlıyor.
İzlediğim filmlerdeki kadınlar,
okuduğum şiirlerdeki kadınlar hep sen.
İstanbul'u da sana yoruyorum,
sonbaharı da...
Bu sonbahar hayatımın en uzun sonbaharı...
Fakat ne garip!
Sen hayatımdan azaldıkça,
sonbahar uzuyor.
Sonbaharı sana yormak,
belki de bu yüzden dünyanın en yorucu işi gibi geliyor.
Zor sahiden...
Zor.
Sonbaharda gitmekten söz ediyorum.
Ben yitik bir zamanı arıyorum.
Ben yitik bir zamanı arıyorum.
Ben yitik bir zamanı arıyorum.
Ben seni arıyorum... - Bazen öyle sanıyor ki insan, eskisi gibi olabilir her şey.
Olmaz hâlbuki.
Olmaz.
Tüketip de geçtiğimiz onca şey eskisi gibi olamaz.
Ben sadece denemek istedim.
Farkındayım olmayacağının.
Ben hala gözlerini bıraktığım yerde arıyorum. - "Acınacak bir insanın yüzünün nasıl olabileceğini iyi biliyorum ben. Çünkü aylardır aynaya her baktığımda olanca zavallılığıyla çare dilenen bir yüzle karşılaşıyorum."
- "Sonra bir Neşet Ertaş türküsü dinlesek.
Yalnızca bir tane Neşet türküsü dinlesek.
Unuttuğumuz her şeyi yeniden hatırlayabiliriz.
Hatırlayabiliriz, evet." - "Kaşların Bismillah, yüzün Beytullah"
Fazlasını söylemek istedim, olmadı. - "Sen beni tutarsan ben hiç düşmem biliyor musun? Sıkı sıkıya sarsan ellerini göğsüme dolayıp, hiç düşmem ben.
Sen beni tutarsan hiç düşmem biliyor musun?
Laf aramızda, ben gürültülü arabalardan sarkan o adamlara hiç inanmıyorum. Gökyüzüne bakarmış gibi fotoğraf çektirenlere de. Televizyonda ağlayan kadınlara, birbiriyle kavga edenlere ve aşık olanlara parlak ekranlarda.
Küresel ısınmaya da inanmıyorum, dünya barışına da." - "Biz aynı yaralardan dünyaya geldik. Dizimizdeki yaralar aynı, aynı yerlerden kanadı kalbimiz.
O trene binip giden kadınların hiçbiri gelmedi çünkü.
Gittiler, geride bir tren gürültüsü, bir istasyon uğultusu, kulakları yırtan bir düdük sesi bıraktılar.
Bir şarkının nakaratını bıraktılar boğazımızın derinlerinde bir yerlere. Gittiler, bir perde aralığı, iki kahve fincanı, üzerindeki koku gitmemiş bir sabahlık bıraktılar."