- ''Dertlerimi aklında tutma, Unut Beni unutma?''
- 22 Eylül 1945 Kitap okurum: İçinde sen varsın, Şarkı dinlerim: İçinde sen. Oturdum ekmeğimi yerim: Karşımda sen oturursun, Çalışırım: Karşımda sen. Sen ki, her yerde «hâzırı nâzır»ımsın, konuşamayız seninle, duyamayız sesini birbirimizin: Sen benim sekiz yıldır dul karımsın...
- Acaba ben senin hiç rüyana giriyor muyum? Girsem herhalde duyardım. Bu kadar güzel bir gezinti yapıp farkında olmamak kabil değil.
- "Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz; büyük öfkemizin içinde ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak."
- Gelgelelim yine yalnız sana ve bana? Şöyle yalnız ikimiz, göz göze, bir pencere önünde, yalnız ellerimizin fısıltısı, yıldızlarla dolu bir gecenin seslerini dinlesek derim!
- ?Sevgili, Bütün bir uykusuz geçen geceden sonra sana bu mektubu sabah sabah yazıyorum. Oğlumla beraber çıkarıp gönderdiğiniz resim uyutmadı beni. Niçin uyutmadı? Neden uyutmadı? Bu niçin?e, neden?e cevap vermek için baştan başa bir şiir kitabı yazmak lazım. O kitap günün birinde yazılacaktır. Şimdi muhakkak olan bir şey varsa, bütün bir gece uyumadığımdır. Bana aşk mektubu gönder, diyorsun. Şimdiye kadar gönderdiklerimin çoğu neydi zaten. Sen benim gözlerimin içine bakarak bir kere olsun seni seviyorum dememişsindir. Ben, her yerde, her zaman, yaldızlı bir denizin üstünde, çam ağaçlı bir balkonda olsun, karanlık, yalnız senin gözlerinin ışıltısını gördüğüm ılık bir odada, bir hapishanenin görüşme yerinde olsun, mektupla olsun, mektupsuz olsun, nesirle olsun, şiirle olsun, içimden her gelişte sana, seni seviyorum, demişimdir. Ben bu aşk mektubu yazmasını beceremedim. Sen yaz da bana model olsun diyorsun. Senin aşk mektubun harikuladeydi. Buranın ölçüsüyle, böyle bir mektup için üç sene yatılır billahi? Zati sen benden çok daha derinsin, yavrum. Belki ben daha sanatkârım. Benden emin olman beni öyle bahtiyar, öyle mağrur kıldı ki? Bir binbir gece şehrinin altın kakmalı kapılarından muzaffer girmiş eski zaman kahramanı gibi hissediyorum kendimi?
- "Ben o yazdıklarımı ancak sana yazabilirdim. Çünkü şu kainat denen nesnenin içinde en çok sevdiğim yürek, üstüne en çok titrediğim insan kalbi senin göğsündekidir."
- Çıkarsam ve sana kavuşursam, bu öyle dayanılmaz bir saadet olacak ki, gebereceğim diye korkuyorum.
- Seni nasıl seviyorum biliyor musun? Ot yağmuru nasıl severse, ayna ışığı nasıl severse, balık suyu ve insan ekmeği nasıl severse, sarhoşun şarabı, şarabın billur kadehi sevdiği gibi, annenin çocukları, çocukların anneleri sevdikleri gibi, Lenin?in inkılâbı ve inkılâbın Marx?ı sevdiği kadar...
- ?Şimdi şu dakikada seninle baş-başa kalabilmek için, neler vermezdim bilsen! Bu kuru bir edebiyat lafı değil??