Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
Sen yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
Sarıldılar,
Bir kitap düştü yere,
Kapandı bir pencere,
Ayrıldılar...
İçimde ikinci bir insan gibidir,
Seni sevmek saadeti...
Ne güzel şey hatırlamak seni,
Yaşamak sana dair...
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin süt beyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
O şimdi ne yapıyor?
Şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
Kolunu kaldırmış olabilir...
O şimdi ne yapıyor,
Şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir...
Her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren sevgili, canımın içi ayaklar!
Ve ne düşünüyor, beni mi?
Yoksa, ne bileyim, fasulyenin neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun neden böyle bedbaht olduğunu mu?
O şimdi ne düşünüyor?
Şu anda, şimdi, şimdi?
En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür...
Cezmi Ersöz
Kadir Aydemir
John Steinbeck
Azra Erhat
Murat Belge
Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
Tuna Kiremitçi
Neil Gaiman
Nihat Genç
William Cuthbert Faulkner