- Sesindeki katılık, iğrenç yaratıkların öldürülüşüne kumanda etmek için, özel olarak yaratılmıştı sanki. O güne kadar duymadığım kıskançlık dalgası, her yanıma dağıldı. Şapkasındaki kuru kafa ile gözlerimi kamaştırmıştı. Bu çingene yüzünün ortasında parlayan bir kuru kafaya sahip olmayı, bütün Hıristiyanların nefretiyle korkusunu kazanmayı ne kadar isterdim. Alman, beni tepeden tırnağa inceliyordu. Tozların arasında ezilip kalmış, zararsız fakat iğrenç bir solucandım sanki. Böylesine parlak, güç ve ululuk nişanlarıyla bezenmiş birinin karşısında, bütün varlığımla kendimden utanıyordum.
- Kiliseler beni hep etkilemiştir. Dünyanın her tarafına serpiştirilmiş Tanrı evleriydi bunlar. Tanrı, bunların hiçbirinde oturmazdı ya, nedense aynı anda her birinde de bulunduğu sanılırdı. Zengin çiftçilerin gelebileceğini düşünüp şölende fazladan tabağını koydukları, son anda çağrılmış konuk gibiydi.
- Tanrı, bütün olayların üstünde olduğuna göre, bu köylüler neden dinleri, papazları ve kiliseleri için korkuyorlardı?
- İnsan olmak büyük bir başarı, önemli bir aşamadır. Herkes, kavgasını içinde taşır. Bunu benimsemek kendi yasalarına göre tek başına kazanmak ya da kaybetmek zorundadır.
- Ne kadar ünlü olursa olsun, kendi kendine yaşardı insan. Gönül rahatlığına erişmeyip yapmadığı bir işin pişmanlığıyla kıvranarak kendi gözündeki değerini yitirirse, sürgüne gönderilip lanetlilerin dünyası üzerinde sonu gelmez bir yolculuğa çıkan ifritlere dönerdi.
- Tepeye giden yollar, ne kadar çok olursa olsun insan oraya ancak yakın bir dostunun yardımıyla çıkabilirdi.