- Bana insanlardan mı bahsediyorsun? demişti. İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldırlar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka birşey değildir.
- Sevginin niçini olmazki efendim... Düşünsem makul bir sebep bulabilirim. Fakat bu hakiki sebep olmaz. Çünkü biz önce severiz. Sonra sevdiğimiz şeyin güzel taraflarını bulmaya çalışırız. Bu da hodbinliğimizden doğar.
- "Bizi arza bağlayan: yaratmak ihtiyacı..." Belki bu mısrada şiir sanatı bakımından bir üstünlük yoktur. Fakat yaşamayı güzel bir sebebe bağladığı için benim çok hoşuma gidiyor efendim.
- Göğsünde vurup parçalanan kalbi, nihayet Bir saçları kan, gözleri keskin dişi çeldi. Artık bitecek ruhunu sarsan bu şeamet. Zira saçı kan sevgilinin ismi eceldi... İçtin de ecel zehrini sen kendi elinle Hala bu gönül hangi uzak gölgeyi bekler? Bak, haykırıyor "Boştur ümitler" diye dinle, Zulmette keder besteleyen gamlı köpekler. Bir dinle adem ülkesinin ruhunu: Yer yer Davet ediyor bak seni binlerce kucaklar... Bir sır gibi, sevda gibi sessiz gezinenler Bir gün seni otlarda uzanmış bulacaklar...
- Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder... Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver! Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer! Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın... Ram ol bana, ruhun yeni bir aleme girsin... Yazmış kaderin: Aşkıma ömrümce esirsin! Aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin: Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın
- Yürüyorlardı. Selim, korkunun ve korkağın her türlüsünden iğrendiği için koluna bu yabancı kızın yapışmış olmasından büyük bir azap duyuyor, ruhunun yalnızlıktan duyduğu tatlı ürpertiyi bozan bu mahluku bir an önce evine götürüp bırakmaktan başka bir şet düşünmüyordu.
- Malazgirt Savaşı 26 Ağustos 1071 yerine 26 Mart 1761'de geçseydi kurmay için daha serin bir havada ve bazı ateşli silahlarla yapılmış olması gibi bir değişiklik göstermesinden başka ne fark olabilirdi?
- Sizin bir şairiniz vardı, neydi onun adı? Hani sen anlatmıştın: Vaktiyle edebi çevrelerde küçümsenmiş de sonra Yirminci asırda birinci sınıf bir şair olduğu keşfolunmuş, söylesene adını... -Yunus Emre -Evet, Yunus Emre. Kaçıncı asrın adamıydı o? -On Dördüncü Asır başlarında ölmüştür. -Demek ki zavallı şair hakkında doğru bir hüküm vermek için altı asır beklemek lazım gelmiş. Acaba on asır sonra anlaşılacak insanlar yok mu? Acaba edebiyen yanlış anlaşılarak yanlış hüküm giymeye mahkum bedbahtlar yok mu? Aksine ilahlaştırılan alçakların bulunabileceğini kabul etmez misin?
- Selim, kadın güzelliğinden zevk alıyor değil, bu güzelliğe saygı duyuyordu.
- -Askerliğin dışında hiçbir şeyle ilgilenmez misiniz? -Askerliğin dışında kayda değer bir şey var mıdır?