- -Artık burada işlerin nasıl yürüdüğünü gördüm, şimdi gitmek istiyorum. -Henüz her şey görmediniz. -Her şeyi görmek istediğim yok, gitmek istiyorum, çıkışa nasıl varılır? -Daha şimdiden yolunuzu mu yitirdiniz?
- "...Hafif bir baş dönmesi geçiriyorsunuz herhalde?... Üzülmeyin bu yüzden, bu, burası için alışılmadık bir durum değil, ilk kez gelen hemen herkes bu bunalımı geçirir. (...) Ama insan sonunda bu havaya çok iyi alışıyor. İkinci ya da üçüncü gelişinizde buradaki bunaltıcı atmosferi artık hemen hiç algılamayacaksınız..."
- "Önce gitmek istiyor, ama sonra kapının burası olduğunu istersen yüz kez söyle, yerinden kımıldamıyor."
- Milena, ne kadar şanslı olduğunu bir bilsen... Senin kadar Sevilemeden ölüp gideceğim...
- "Ama sen hastaydın Milena, hasta bir adamı sevecek kadar hastaydın.."
- Dünyada benim ihtiyaç duyduğum kadar sabır var mı Milena?
- -Hayır, her şeyi doğru saymak diye bir zorunluluk yok, sadece her şeyi gerekli sayma zorunluluğu var. -Karamsar bir görüş. Böylece yalan, dünyanın düzenine dönüştürülüyor.
- Hala yardım var mıydı?
- Nasıl insanlar oradakiler! Bir düşünün, Uyumuyorlar! Peki niçin uyumuyorlar? Uykuları gelmiyor da ondan. Peki niçin gelmiyor? Deliler de ondan. Delilerin uykusu gelmez mi yani? Delilerin uykusu nasıl gelsin ki!
- "Biliyoruz," diye başladı en yaşlıları, "senin Kuzey'den geldiğini,bizim ümidimiz de buna dayanıyor zaten. Orada akıl var,burada, Araplar arasında bulunmayan akıl.