Yaşama başladığın anda iki ödev: Sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak...
Hiçbir zaman, yeterince hazırlanmış olmuyor insan, ama bunun için kendisini suçlayamaz, Çünkü her dakika hazır olunmasını amansızca isteyen bir hayatta insan hazırlanmaya ne zaman vakit bulabilir..?
İnsanların birlikteliği şuna dayanır: İnsan, kendi varlığının gücüyle aslında kendi içlerinde yadsınamaz olan başkalarının yadsıyormuş gibi görünür; bu da o insanlar için tatlı ve rahatlatıcı, ama gerçeklikten, ve dolayısıyla süreklilikten hep yoksun...
Düz bir yolda yürüyor olsan, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitsen, o zaman bu ümitsiz bir durum olur; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik, bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, zeminin özelliğinden ileri gelebilir, umutsuzluğa kapılmamalısın...
Dünyadaki uyumsuzluk, şükür ki, sadece sayısal bir uyumsuzluğa benziyor..
Kimseyi aldatmamak; hatta dünyayı da aldatıp onu bir zafer olanağından yoksun bırakmamalı...
Sahip oluş yoktur, sadece oluş, son nefesi vermeyi, nefessiz kalarak boğulmayı özleyen oluş vardır...
Sonsuzluk yolunda nasıl böylesine kolayca ilerlediğine hayret eden birisi vardı; gerçekte hızla bayır aşağı yuvarlanıyordu...
Kuramsal olarak eksiksiz bir mutluluk olanağı vardır: İçimizde yokedilemez bir varlık olduğuna inanmak, ve ona ulaşacağım diye çaba harcamamak...
Sözcüklerin yol açtığı karmaşadan kurtuluş: Etkin olarak yok edilecek olanın, ilk önce sıkıca kavranmış olması gerekir; ufalanıp dökülen ufalanıp dökülür, ama yok edilemez...
Sadettin Ökten
Carlos Fuentes
Oya Baydar
Michael Ende
Jon Krakauer
J. R. R. Tolkien
Rick Riordan
Markus Zusak
Alberto Manguel
Desiderius Erasmus