- Langdon. "Peki Amon'un karşı cinsteki denginin kim olduğunu biliyor musunuz? Mısır bereket tanrıçası?" Sorunun ardından saniyeler süren bir sessizlik hakim olmuştu. Elinde bir keçeli kalem tutan Langdon onlara, "İsis," dedi. "Demek bir erkek tanrı Amon var." Bunu yazmıştı. "Ve bir de dişi tanrıça İsis, eski resim yazılarında bir zamanlar ona L'ISA denirdi." Langdon yazma işini bitirince, projektörden uzaklaştı. ( AMON L'ISA ) sy.137
- Kara cehalet bizi yanlış yola götürür. Ey! Biçare ölümlüler, gözlerinizi açın! ( LEONARDO DA VİNCİ ) sy.259
- Gerçek. Müze müdürü bir anda, durumun gerçek dehşetini kavramıştı. Ben ölürsem, gerçek sonsuza dek yok olacak.
- Gerçek. Müze müdürü bir anda, durumun gerçek dehşetini kavramıştı. Ben ölürsem, gerçek sonsuza dek yok olacak.
- Büyük Galeri'de kısılıp kalmıştı ve yeryüzünde meşaleyi devredebileceği tek bir kişi vardı. Sauniere zengin hapishanesinin duvarlarına göz gezdirdi. Dünyanın en ünlü tablolarından oluşan koleksiyon, ona eski bir dost gibi gülümsüyordu.
- Langdon resimden gözünü ayırmıyordu. Duyduğu dehşete şimdi bir de korku eklenmişti. Dehşet verici ve son derece garip fotoğraf, huzurunu bozan bir deja vu hissi veriyordu. Bir yıl kadar önce Langdon'ın eline bir cesedin fotoğrafı gelmiş ve kendisinden benzeri bir yardım istenmişti. Yirmi dört saat sonra, Vatikan şehrinde neredeyse hayatını kaybediyordu. Bu fotoğraf tamamıyla farklıydı ama yine de senaryodaki bir şey rahatsızlık verecek derecede tanıdık geliyordu.
- Silas keçeyi o gün, gerekli görülen iki saatten daha fazla taktığı halde, bunun sıradan birgün olmadığını biliyordu. Tokayı kavrayarak, bir diş geri çekince, etine daha fazla batan kancalar yüzünden irkildi. Yavaşça nefes vererek, ıstırabının arındırıcı ayininin tadını çıkarttı. Acı iyidir, diye fısıldadı Silas. Peder Josemarîa Escrivânın -Öğretmenlerin Öğretmeni-kutsal mantrasını tekrar ediyordu. Escrivâ 1975 yılında öldüğü halde hikmeti devam ediyor,sözleri yere diz çöküp "bedensel çile" diye bilinen kutsal ibadeti yerine getiren binlerce sadık hizmetkâr tarafından fısıldanıyordu. Silas artık dikkatini, yerde yanında düzgünce sarılı duran, düğümlü ağır ipe vermişti. Cezalandırma. Düğümler, kurumuş kanla katılaşmıştı. Kendi ıstırabının etkilerini temizlemek isteyen Silas hızlı bir dua okudu. Ardından, ipin bir ucundan tutarak gözlerini kapattı ve omzunun arkasından sertçe indirirken, düğümlerin sırtına çarpmasını hissetti. Yeniden kendini kırbaçlayarak, omzunun arkasına kuvvetle vurdu. Kamçı darbelerini tekrar, tekrar indirdi. Bedeni cezalandırma. Sonunda kanın aktığını hissetti.
- Silas önceki hayatından beri hissetmediği bir önseziye sahip olduğunu hissediyordu. Bu, onu hem şaşırtıyor, hem de heyecanlandırıyordu. Son on yıldır Tariki izliyor, kendini günahlardan arındırıyor... hayatını yeniden kuruyor... geçmişindeki şiddeti siliyordu. Ama bu gece, her şey geri gelmişti. Gömmek için onca uğraştığı nefret yeniden kabarmıştı. Geçmişinin bu kadar çabuk su yüzüne çıkması onu çok şaşırtıyordu. Elbette tüm bunlarla birlikte, becerileri de geri gelmişti. Paslanmıştı ama işe yarıyordu.
- İsa'nın mesajı barıştır... vahşete karşıdır... sevgidir. Silas?a başlangıçtan beri öğretilen ve kalbinde taşıdığı mesaj buydu. Ve şimdi, İsa düşmanlarının yok etmeye çalıştıkları mesaj da buydu. Tanrıyı şiddetle tehdit edenler şiddetle karşılaşacaklardır. Bunu kaldıracak ve değiştirecek kimse yoktur.
- Hayalinde yeniden Vittoria belirdi. Aylardır onu rüyalarında görmüyordu. Langdon yalnızca bir yıl önce Romada olduğuna inanmıyordu, ona aradan sanki asırlar geçmiş gibi geliyordu. Başka bir yaşam. Vittoriadan en son aralık ayında mektupalmıştı, karmaşık fizik araştırmalarına devam etmek için Cava Denizine gittiğini söyleyen bir kartpostal... kedibalıkları göçlerini takip etmek için uydulardan faydalanmakla ilgili bir şey. Langdon hiçbir zaman, Vittoria Vetre gibi bir kadının onunla üniversite lojmanlarında yaşamaktan mutlu olacağı hayaliyle kendini kandırmamıştı, ama Roma'daki karşılaşmaları onda, asla hissedebileceğini zannetmediği bir özlem duygusu yeşertmişti. Hayatı boyunca tutkunu olduğu bekârlık ve beraberinde getirdiği özgürlükler bir şekilde sarsılmış... yerine, geçen yıl daha da büyüyen beklenmedik bir boşluk duygusu getirmişti.