- Bu meltemli geceler, Su sesi, ayışığı, Uzayan türküleri Cırcır böceklerinin, Bu cümbüş, bu muhabbet Bu tatlı uykusuzluk, Hep senin şerefine, Esmer güzeli yarim...
- GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden..
- AKŞAM VAKTİ Neden öyle sessiz duruyorsun öyle? Şarkın mı tükendi dersin, biten günle, Yoksa gün mü bitti şarkınla beraber? Çığlıklar, içinde can verdiği bu an, N'olur, gözlerine geceler dolmadan, Bana altın gibi bakışlarını ver...
- ?Şiir nedir?? diye soruyorsunuz. Edebiyat yapmayı, büyük söz etmeyi sevenler için şiir ne değildir ki! Şiir bir çığlıktır, bir ilan-ı aşktır, sallanan bir yumruktur, bir umuttur, bir kurtuluştur vb? Kuşkusuz, bunların hepsi şiirde olabilir, fakat bunlar nesirde de olan şeylerdir. Şiirin ne olduğunu anlayabilmek için onu nesirden ayıran özellikleri aramak, onlar üzerinde durmak daha doğru olur sanıyorum. Düşüncemi bir örnekle açımlayayım: Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz Dizesini elbette duymuşsunuzdur. Şair ne demek istiyor? Gülüştüklerimiz hatıra geldikçe ağlarım. Bu bir nesir cümlesidir. Şair ne yapmış? Bu nesir cümlesinin her sözcüğünü değerlendirerek bu duyguyu son anlatımına kavuşturmuş. Şair karşımızda olsa göreceğimiz manzara nedir? Bir adam ağlıyor. O halde dizenin ilk sözcüğü ?ağlarım? olacak. Neden ağladığını merak etmez miyiz? Bu kez onu söylemek gerek. Bir şeyler hatırladığı için. Öyleyse, dizenin ikinci ve üçüncü sözcükleri ?hatıra geldikçe? olacak. Peki neymiş acaba böyle hatırladıkça ağladığı şey? ?Gülüştüklerimiz? diyor ve böylece her sözcük yerini alıyor ve bildiğimiz dize ortaya çıkıyor. ?Şiir bir deyiştir, sözcüklerle güzel biçimleri kurmak sanatıdır? denilmesi bundandır. Şair de bu sanatı bilen adamdır. Bu sanatın anlatım aracı dil ve gereci de sözcükler olduğuna göre, şiir yazmak isteyen adamın kullandığı dilin bütün kurallarını iyi bellemesi, sözcüklerini sınıf arkadaşları gibi yakından tanıması, hangi sözcüğün nerede ve nasıl kullanıldığı zaman kendisinden beklenen ödevi yerine getireceğini bilmesi gerektir.
- Gir geceler koynuna, deme yarın gündüzdür, Belirecek gündüzler sönenlerden yüzsüzdür. (Talihsiz)
- MADEMKİ GÜZELSİN Mademki güzelsin, Harbi unutturacak kadar, Nuh'un gemisi ol Bu kan tufanında. Al bizi götür Yatağın dedikleri Sulh kıyılarına. Çok çektik; Sükûna ihtiyacımız var..
- Bir yaşa vardım ki artık kolay kolay kanmam Geldiğinde söyleyin haberi olsun kuşlar And içtim bu yıl da beni aldatırsa bahar Yuh olsun bana bir daha yüzüne bakarsam..
- Otuz Beş Yaş Şiiri Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hatırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız, Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! Her yıl biraz daha benimsediğim. Ne dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında.
- GEL GÖR Kİ Yaş otuz beş,yolun yarısı değil, O senin zamanındaydı Tarancı, İnsanlar yollarını,yaşlarını şaşırdılar, Ne yarısı belli yaşın, Ne doğuşu,batışı belli güneşin. Mevsimler de değişti bir bir, Ne kışın, kış olduğu belli, Ne yazın,yaz. Cenazeler tarumar olmuş bahçeler, O kadar çoğaldı ki Tarancı, Kim,diye soracak güç kalmadı bizde. O senin bildiğin taht misali, O musalla taşına, Konmaya değmez insanlar, İstemez bu toprak cesetlerimizi. İNSANLAR,O SENİN BİLDİĞİN İNSANLAR DEĞİL, İNSANLAR,İNSANLIĞINI UNUTTU TARANCI. Şair, şarkı sözü yazarı İlkan SAN'ın rahmetli cahit sıtkıya cevap niteliğindeki ^"Çam Sakızı Çoban Armağanı" isimli şiir kitabındaki şiiri. Şiir kitabı ekli olmadığından bu haliyle eklemek hasıl olmuştur.
- Gün Olur Ki Gün olur ki ne gökyüzü para eder, Ne deniz kenarı, ne bağlar bahçeler. Gün olur ki ne kız ne rakı ne şiir, Hiçbir sey insanı sarmaz, kandıramaz; Her çeşmeden boş döner, elindeki tas. Gün olur ki çıldırmak işten değildir.