?Şiir nedir?? diye soruyorsunuz. Edebiyat yapmayı, büyük söz etmeyi sevenler için şiir ne değildir ki! Şiir bir çığlıktır, bir ilan-ı aşktır, sallanan bir yumruktur, bir umuttur, bir kurtuluştur vb? Kuşkusuz, bunların hepsi şiirde olabilir, fakat bunlar nesirde de olan şeylerdir. Şiirin ne olduğunu anlayabilmek için onu nesirden ayıran özellikleri aramak, onlar üzerinde durmak daha doğru olur sanıyorum. Düşüncemi bir örnekle açımlayayım: Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz Dizesini elbette duymuşsunuzdur. Şair ne demek istiyor? Gülüştüklerimiz hatıra geldikçe ağlarım. Bu bir nesir cümlesidir. Şair ne yapmış? Bu nesir cümlesinin her sözcüğünü değerlendirerek bu duyguyu son anlatımına kavuşturmuş. Şair karşımızda olsa göreceğimiz manzara nedir? Bir adam ağlıyor. O halde dizenin ilk sözcüğü ?ağlarım? olacak. Neden ağladığını merak etmez miyiz? Bu kez onu söylemek gerek. Bir şeyler hatırladığı için. Öyleyse, dizenin ikinci ve üçüncü sözcükleri ?hatıra geldikçe? olacak. Peki neymiş acaba böyle hatırladıkça ağladığı şey? ?Gülüştüklerimiz? diyor ve böylece her sözcük yerini alıyor ve bildiğimiz dize ortaya çıkıyor. ?Şiir bir deyiştir, sözcüklerle güzel biçimleri kurmak sanatıdır? denilmesi bundandır. Şair de bu sanatı bilen adamdır. Bu sanatın anlatım aracı dil ve gereci de sözcükler olduğuna göre, şiir yazmak isteyen adamın kullandığı dilin bütün kurallarını iyi bellemesi, sözcüklerini sınıf arkadaşları gibi yakından tanıması, hangi sözcüğün nerede ve nasıl kullanıldığı zaman kendisinden beklenen ödevi yerine getireceğini bilmesi gerektir.
Diğer Cahit Sıtkı Tarancı Sözleri ve Alıntıları
- Nedir ki eninde sonunda ölüm?
Ayrı düşmek değil mi aşinalardan? - Cenneti bulmuş gibi bu sarayın içinde
Ellerin saçlarımda ve başım dizlerinde,
Her şeyden, her insandan, bütün dünyadan ırak,
Tâ içimizden gelen bir ahenge uyarak,
Ve bu ahenkle sarhoÅŸ, ister misin sevgilim,
Hiç sonu gelmeyecek bir ömür geçirelim ?
Sarayımız/ 63 - Desem ki
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir ÅŸeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski ÅŸarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Åžayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum. - Sen de, her şey gibi, yakınımda iken,
Sen de oluyordun gözlerimde diken.
Git, git benden uzak, uzak bir yere git;
Ne olur, içimde her zaman bir ümit,
Her uzak şey gibi öyle yalnız hayal,
Yalnız rayiha, renk, şarkı halinde kal. - GİDİYORUM Gölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde Kavrulup gidiyorum. Serseri bir rüzgâr gibi hep ganimet peşinde Savrulup gidiyorum. Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine Atlayıp gidiyorum. Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine Katlayıp gidiyorum. Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri Görünüp gidiyorum. Ne belli bir yerim var, ne de sevdiğim biri Sürünüp gidiyorum.
- GEL ÇADIR KUR Hiçbir kuşun, üstüne konmadığı bir ağaç; Ömrüm; ne diye kondun bu ağacın üstüne? Sana kim dedi ömrüm kuşa, şarkıya muhtaç? Hiçbir kuşun üstüne konmadığı bir ağaç? Her gün başka ahenkte söylediğin şarkılar İnandırmıştı beni ömrümün düğününe. Ne yazık, şimdi her dal hasretinle hışırdar! Ah, nasıl inanmıştım ömrümün düğününe! Rüzgâr bir cellât gibi sallarken satırını, Yapraklar dökülüyor, günler bir bir düşüyor; Kupkuru bir gövdeye ümitler üşüşüyor. Hayat bir cellât gibi sallıyor satırını! Gel yine gölgemde kur ömrünün çadırını, Sen ki benim şeklini sevdiğim ilk baharsın; Bir doğdun bir de batma, hayatıma kıyarsın, Gel yine gönlümde kur gönlünün çadırını!
- KELEKLER Bir Dicle farzederdim hayatı, etrafı saz; Ömrümü, bahar yüklü zincir gibi kelekler. Ve derdim: ??Çıkmam artık keleklerden kış ve yaz. Her doğan gün ufkuma yeni bir güneş ekler.? Güneşsiz ve keleksiz Dicle akarmış meğer. (Servet-i Fünûn, 18 Haziran 1931)
- Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
- Memleket isterim Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
- SANATKARIN ÖLÜMÜ Gitti gelmez bahar yeli; Şarkılar yarıda kaldı. Bütün bahçeler kilitli; Anahtar Tanrıda kaldı.