- Toplum yasaları yerçekimi yasalarına benzemez, insan genellikle aşağı değil yukarı doğru düşer. ... İlkeler insanın palamarları, bağlarıdır; onları kopardığında serbest kalırsın, ama içi helyum gazıyla doldurulmuş ve yükseldikçe yükselen kocaman bir balona benzersin. Balon gökyüzüne yükseliyormuş izlenimi verse de aslında hiçliğe doğru yükselmektedir.
- Bir arkadaşın suçları seni de kirletir ve aşağılar; onları acımasızca yargılamak senin görevindir.
- Bir kabuk ağırlığı oranında koruyucudur ve etini çıplak bırakmayı göze almadan ondan kurtulamazsın.
- İnsan maziyi idealize ettiği için kendi zamanını hep küçümser. Kendimi 1937 Barcelona'sında cumhuriyetçi, 1942 Fransa'sında direnişçi veya Che'nin yoldaşı olarak hayal etmem kolay. Ama benim hayatım şimdi ve burada geçiyor, ben seçimimi şimdi ve burada yapmalıyım: Ya bir taraf olmayı göze alacağım ya da işin dışında kalacağım.
- Bir yazarın aşktan söz edebilmesi için fırtınalı aşklar yaşaması gerekir diye aptalca bir efsane var ya... Dingin bir mutluluk tutkuları törpüler ve hayal gücünü uyuştururmuş.
- "İkiniz de servet sahibi oldunuz, ama bundan aynı dersleri çıkarmadınız. Sen, Tanrı'nın seni ödüllendirmek istediğini düşündün; o ise Tanrı'nın onu sınamak istediği sonucuna vardı" dedi. Ev sahibi bunu hemen doğruladı. "Çok doğru! Ramzi tam da böyle düşünüyordu. Zaten Tanrı'nın Araplara petrolü onları ödüllendirmek için değil, sınamak, hatta belki de cezalandırmak için verdiğini söylüyordu. Bu söylediğinde kesinlikle haklı olduğunu eklemeliyim. Petrol, gerçekten bir lanet." .... "...Petrolün mutlu ettiği bir tek ülke biliyor musun? Hepsini gözden geçir. Petrol parası her yerde iç savaşlara, kanlı sarsıntılara yol açtı; kaprisli ve megaloman yöneticilerin öne çıkmasını kolaylaştırdı." "Sence niye?" "Çünkü insanlar bir günde büyük paralara sahip oldular ve bunun için hiç çalışmak zorunda kalmadılar. Sonuçta, bir tembellik kültürü yaygınlaştı. Eğer senin yerine yorulacak birine para ödeme gücün varsa niye kendin yorulasın ki? O zaman da tamamı rantiyelerden ve tamamı, haydi köle demeyelim de uşaklardan oluşan nüfus toplulukları ortaya çıktı. Sence bununla ulus inşa edilebilir mi?" ... "OPEC'in kurucusu olan bir Venezuelalı, hidrokarbürlerin 'şeytan dışkıları' olduğunu söylemişti... Haklıydı. Yüz yıl sonra bugünlerin tarihini yazanlar, eminim ki petrolün Arapları daha iyi mahvoolsunlar diye zenginleştirdiğini söyleyecekler!"
- Sofradan kalkıp verandaya geçmiştik. Ve babam ancak kahve fincanları dağıtılırken teyzemi yanıtlamaya karar verdi. Ona hiç bakmadan, gözleri fincanına dikili konuşuyordu, sanki fincanın içinde konuşmasının yazılı olduğu bir ekran vardı. 'Filistin'e "eretz yisrael" [İsrail toprağı] deme ve en az başkaları kadar, hatta belki biraz daha fazla orada yaşama hakkımız var. Ama hiçbir şey, Araplara haydi yallah, defolun buradan, bu toprak ezelden beri bizim, sizin burada işiniz yok, deme hakkını bize vermez. Metinleri nasıl yorumlarsak yorumlayalım ve ne kadar çok ıstırap çekmiş olursak olalım, benim için bu kabul edilemez.'
- Bana randevu verdiği halk lokantasına kendi başıma adımımı atmazdım. İç karartıcı veya tiksindirici olduğundan değil, sanki sadece müdavimlerine aitmiş gibi duran ve bir yabancının her lokmasının sayıldığını hissettiği yerlerden biri olduğu için... Üstelik sadece Avrupalı veya Asyalıya değil, mahallenin dışından herkese burada "yabancı" gözüyle bakılırdı.
- "Müşkülpesent bir adam değilsin! Karıların memnun olmalı!" "Karılarım mı?" "Eşzamanlı değil, peş peşe manada çoğul kullandım." "Sende durum eşzamanlı çoğul mu?" "Hayır, bir tek karım var. En başında uyardı beni: Bir kadınla daha evlenirsem gözlerimi oyacakmış." "Sen de teslim oldun demek!" "Ne yaparsın, göz faydalı bir organ!" Gülümsedi; gülümsemesi Bilal'inkiyle aynıydı. "Haksız sayılmazsın" dedim. "İnsan okumayı seviyorsa, iki göz iki eşten daha hayırlıdır."
- Alkol bağımlılığının toplumsal bir musibet olduğu konusunda herkes fikir birliği içinde, ama İslam alkolü kınadığı anda içki hemen bireysel özgürlük simgesi konumuna yükseltiliyor.