- Günümüzde işte mutlu olmamızın bu kadar zor olmasının nedeni gerçekleştiremeyeceğimiz hayaller kurmamızdır.
- İnsanın 'kendini' unutması mümkün müdür? Unuttuğumuz şey, gündelik yaşamla ilgili bilgiler değil, kendimizi iyi hissetmemizi ve güçlü olmamızı sağlayan içimizdeki o yerdir.
- Ancak acıyla tanışınca gözümüzde değer kazanır güzel şeyler. Belki biraz garip ama acıyla tanışıklık, mimariyi takdir edebilme yetisinin ön koşuludur. Binaların güzelliğinden etkilenebilmek için her şeyden önce biraz acı çekmiş olmamız gerekir.
- Peki insanoğlunun ıslahında kullanılabilecek en faydalı araç onu rezil etmek midir gerçekten? İnsanlar aşğılandıkları zaman daha iyi birer kişi olmaya çalışırlar mı? Korku eğitimci midir? Kötü insanların kabahatleriyle ilgili haberlerin çok büyük kısmı, suç ve sahtekarlıklarla ilgili tüm haberlerin esas dayanak noktası olması gereken tek hedeften, yani bir ulusun gelişmesine yardımcı olmak sevdasından şaşırtıcı bir biçimde yoksun görünür. Bu tip haberler, ağlarına düşürdükleri kurbanlarını dört bir yandan kuşatırken, kurumsal hayatın gelişimine herhangi bir fayda sağlamayı gözetmezler: Muhasebeciliğin, evliliklerin, üniversitelerin, göçün ya da vergi sistemlerinin daha düzgün işlemesini sağlamak gibi bir çaba içinde değildirler. Aslında tek yaptıkları bizi değişik bir tür eğlenceye davet etmektir.
- İşlenen suçlara düşkünlüğümüz, o suçları asla işlemeyeceğimizden emin olmak için sarf ettiğimiz bilinçdışı bir gayretin parçası olabilir.
- Güzel bulduğumuz her şey, der Platon, o ıdeal guzelliğin bir parçasıdır ve dolayısıyla evrensel özellikler sergilenmelidir. Güzel bir kadına bakın, güzelliğinde, klasik bir tapınağın kurgusunda varolan dengeden farksız bir matematiksel oran olduğunun göstergesidir.
- İnsan yalnızlık içinde yaşadığında bir karakter dışında her şeyi kendi kendine edinebilir.
- Sevgi karşılığını bulamayınca sevilmek istediğinin kustahlığı ortaya çıkar- yine arzularımla bir başıma kalmıştım işte, korunaksız, haksız yasaları da aşan isteklerimde son derece açık: Sev beni! Ve neden? Neden olacak, o her zamanki önemsiz nedenden: Çünkü ben seni seviyorum.
- Varoluşumuzu izleyen bir başkası olmadığı sürece gerçekte varolmadığımız doğrudur belki de, söylediklerimizi anlayacak biri olmadan doğru dürüst konuşamayız, yani meselenin özüne inecek olursak, sevilmiyorsak, tam anlamıyla yaşıyor olamayız...
- Guniciro Tanizaki "Gölgelere Övgü" (1933) adlı yapıtında Japonların kusurları niçin bu kadar güzel bulduğunu şöyle açıklıyor: 'Biz Japonlar pırıl pırıl parlayan nesneleri kullanmayı sevmiyoruz. Batılılar, gümüş, çelik, nikel kaplama çatal-bıçak takımları kullanıyorlar. Bunları parlatmak için saatlerce uğraşıyorlar. Biz buna karşıyız. Evet, bazen biz de gümüş çaydanlıklar, sürahiler, rakı fincanları kullanıyoruz. Ama bunları asla parlatmıyoruz. Tam tersi, ancak parlaklığı yok olup rengi kararınca, üzerinde lekeler oluşunca o nesneyi kullanmaktan keyif almaya başlıyoruz.' Budist yazılara göre, insanın ahşap ya da taş üzerindeki kusurlara tahammül edemeyişi, onun insan yaşamına özgü zorlukları kabullenemeyişinden kaynaklanır. İnsanın yaşadığı hayal kırıklıklarının, çöküşlerin aksine mimaride kullanılan mazemenin yavaş yavaş ve onurundan, zerafetinden bir şey yitirmeksizin yaşlandığını gösteren izlerdir. ..yalnızca melankolik ve asil bir edayla yer değişir.