- Daha yakın gel, daha yakın, niceye bir bu yol vuruculuk? Değil mi ki sen, bensin, ben de senim; niceye bu senlik benlik? Tanrı ışığıyız, Tanrı sırçası; ne diye kendimize karşı bunca inat? Neden aydınlık, böylesine kaçar durur aydınlıktan? Hepimiz bir tek olgun kişiyiz; neden böyle şaşı olmuşuz? Neden zengin yoksullara hor bakar? Sağ, neden kendi solunu hor görür? İkisi de değil mi ki senin elin, yomluluk nedir? aşağılık ne? Biz, hepimiz de bir inciyiz; hepimizin de aklımız bir, başımız bir; ama şu kanbur feleğin yüzünden iki görür olmuşuz. Pılını pırtını şu beş duygudan, altı yönden çek, birliğe götür; birlik ağacını ne diye böyle eğer durursun? Haydi, kalk şu benlikten, karıl herkese, birleş; kendinde oldun mu habbesin, ama herkesle karıldın birleştin mi madene dönersin.
- Tasavvuf, kadınla erkek arasındaki farkı kaldırmaya çalışmıştır. Esasen İslamda harem hayatı yoktu. Cahiliyye devrine nazaran kadın, İslamda pek büyük haklar kazanmıştı. Sahabe, Ayişe'den, Ümmü-Seleme'den hadisler rivayet ederler, şairler, şiirlerini İmam Huseyn'ın kızı Sekine'ye arzederler, fikirlerini alırlar, eleştirmesine önem verirlerdi. Harem hayatı, saray hayatiyle başladı ve medrese, kadını toplumdan ayırdı.
- İttihatçıların Din Siyaseti: "İttihatçılar, memleketteki çeşitli unsurları tutmak için her birine hulûl etmeğe çalıştılar." *** İttihatçılar, memleketteki çeşitli unsurları tutmak için her birine hulûl etmeğe çalışmışlar, deniz subaylarının meçlerinin kabzasını kâtibî sarıklı ve oniki dilimli bir külâhla süslemek, Hacı Bektâş tekkesini ziyaret etmek, içlerindeki Bektâşîler vasıtasiyle Bektâşîliğin bir Türk dini olduğu hakkında propagandalar yaptırmak suretiyle Bektâşîleri ve Meclisteki Bursalı Tahir Bey (ö. 1925) gibi bazı Melâmiler vasıtasiyle melâmileri tutmıya kalkmışlardı. İşte halk tarafından Mollahünkâroğlu diye tanınan ve padişaha kılıç kuşatma hakkının kendisine aid olduğuna dair bir kanaat uyanan Mevlevî çelebisini İstanbul'a çağırmaları ve padişaha kılıç kuşattırmaları da, çektiği telgrafla kendilerine taraftarlık eden Çelebi vasıtasiyle Mevlevîleri tutmak siyasetinin bir tezahürüydi. Kaynak : Mustafa İzzed Abdülbâkî Gölpınarlı, Mevlâna'dan Sonra Mevlevilik, İnkılâp ve Aka Yayınevi, İstanbul 1983, s. 277.