- Sufi yer yüzüne benzer; ona her kötü şey atılır; fakat ondan ancak güzel ve temiz şeyler biter; üstünde iyi de gezer, kötü de. Bulut gibidir sufi; her yere, her şeye gölge salar; yağmur gibidir; herkesi sular. Sufiyi, dışı bezenmiş gördün mü, bil ki içi harap olmuştur.
- Kuran-ı Kerim'de "Öyle bir Tanrıdır ki sana kitabı indirdi. Onun bir kısmı, manası açık ayetlerdir ve bunlar, kitabın temelidir. Öbür kısmıysa çeşitli anlamlara benzerlik gösterir ayetlerdir. Yüreklerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onları yormak için anlamları açık olmayan, ayetlere uyarlar. Oysa ki onların yorumun Ancak Allah bilir. Bilgide şüpheleri olmayacak kadar kuvvetli olanlarsa derler ki: Biz inandık ona; hepsi de rabbimizdendir; bunu aklı tam olanlardan başkaları düşünmez" mealinde bir ayet vardır (III, 7). Anlamı açık olan ayetlere, hükümleri kesin anlamına "Muhkem", çeşitli anlamlara gelenlere "Müteşabih" denir.
- Sufilere bir kısmı dolaştığı, inancını yaymaya çalıştığı, yer yurt edinmediği için garipler ve seyyahlar anlamına "Gureba, Seyyahin", az yemeyi adet edindikleri, çok zaman aç bulundukları için açlar, açlığı kabul edenler anlamına "Cu'iyye", mala-mülke sahip olmayı hoş görmediklerinden yoksullar anlamına "Fukara", çöllerde, mağaralarda yaşadıkları, ev bark sahibi olmadıkları için mağara ehli anlamına "Şükiftiyye" gibi adlar da verildiğini kaydedelim (Avarif-ül-maarif, I, s. 231-232, Et-Taaruf li Mezhebi Ehl'it-Tasavvuf, s. 6 Taraık, s.109)
- Gazali'nin (505 H.1111), tasavvufa dair "İhyau Ulum'id-din" adlı kitabı yalan hadislerle doludur. Bu yorum islama çok zararlar vermiştir.
- Süfyan-ı Sevri ile çağdaş Ebu-Haşim'i Küfi'ye sufi dendiği ve ilk tekkenin, bir Hristiyan beyi tarafından Şam'a bağlı Remle'de kurulduğu bildirilmektedir (terceme, s. 86)
- Süfyan-ı Sevri ile çağdaş Ebu-Haşim'i Küfi'ye sufi dendiği ve ilk tekkenin, bir Hristiyan beyi tarafından Şam'a bağlı Remle'de kurulduğu bildirilmektedir (terceme, s. 86) Bu tekkenin kuruluşu hakkında da şöyle bir rivayet var: Hristiyan beyi ava çıkmış. Yolda iki kişinin birbirine rastlayıp elele tutuşarak koçuştuğunu, oturup yanlarında ne varsa ortaya koyduklarını, yiyip içtikten, konuşup gülüştükten sonra ayrıldıklarını görmüş. Bu hal pek hoşuna gitmiş. Orada kalanı çağırıp, giden adamı evvelce tanıyıp tanımadığını sormuş. Tanımadığını anlayınca peki demiş, neden birbirinize sarıldınız, oturup yemek yediniz, konuştunuz? Adam, nereli olduğunu bile bilmem, fakat bizim yolumuz budur deyince, sizin buluşup toplandığınız yerler var mı diye sormuş. Olmadığını anlayınca size ben bir yer yapayım da orada buluşun demiş ve Remle'de onlara bir yer yaptırmış (aynı sahife). Bu rivayete göre sufi ve tasavvuf sözleri, hicretin ikinci yüzyılında (VIII) meydana çıkmıştır.
- Güneşin ışığı, güneş olmasa var olamaz, fakat güneşin ışığı, güneş değildir, güneşin bir tecellisidir.
- Cihan, başka bir cihan doğurur; bu mahşer, başka bir mahşer meydana çıkarır. Kıyamete kadar bu kıyameti anlatsam gene bitmez. (Mevlana)
- Kainat adeta bir cesettir, insan onun canıdır. Kainat bir bedendir, insan onun gözüdür.
- Güneşin ışığı güneş değildir; fakat güneş olmasa ışığı olmaz; aynada görünen, aynaya bakan değildir; fakat güneş olmasa ışığı olmaz; aynaya bakılmasa bakan, onda görünmez.