Tarih, insanları; insanlar da tarihi yarattığına göre ebediyete kadar devam edecek bir fasid dairesinin içinde kapalıyız demektir ve tarihin bedbahtlığı da kendisinin,menfaat gördükleri zaman en ilahi hakikatı bile red, inkar, tahrif, veya ihfa edebilen insanlar tarafından hikaye edilmesindendir. Uzağa gitmeden, çatırtıları hala işitilen bir haileyi misal vererek fikrimi ispat edeceğim: İkinci Abdülhamit çok kötü bir adamdır ve onun sadrazamı Said Paşa da istibdada alet olmuş kötü bir vezirdir, değil mi? Tarih böyle yazıyor.
- Evet!
- Evet değil, hayır! Tarihin şuuru ve vicdanı olsaydı böyle demeyecekti. Çünkü tarih Sultan Hamid'le sadrazamını bize onların düşmanları olan hürriyetperverlerin ağzı ve gözüyle anlatıyor ve eşref-i mahlukat sayılan, fakat hakikatte bir sürüden başka bir şey olmayan insanlar da bu şahane safsatayı kabul ediyor. Acaba Sultan Hamid'in gözüyle tarih yazılsaydı hürriyetçiler için verilen hüküm ne olacaktı? Bu hükmün doğruluğu ne malum diyeceksin. Şuradan malum ki, Sultan Hamid'in siyasi idamlar yapmadan otuz yıl ayakta tuttuğu imparatorluğu hürriyetçi takım siyasi idamlar, korkunç istibdadlar arasında ve on yılda tasfiye ettiler. Simdi şu kıyaslamaya göre daha başka neticelerde kendiliğinden çıkmaz mı? Hürriyet kahramanları ortaya fırlamasaydı da Abdülhamid yerinde kalsaydı Balkan Harbi çıkmayacaktı. Çıksa bile Abdülhamid'in siyasi dehası Balkanlılar'ın arasına tefrika sokacak ve belki birini kendine çekecekti. Çekmese bile memlekette hürriyet, yani partizanlık,yani hastalık olmadığı için Türk ordusu normal kuvvetleriyle ve tabii bir netice olarak Balkanlılar'ı birkaç ayda yenecek ve Abdülhamid onlardan hiçbir toprak almamak suretiyle Avrupa'nın gözünü boyayarak Balkan muvazenesi bozulmadığı için de, bu muvazenenin bozulmasından doğan Birinci Cihan Harbi çıkmayacaktı. Hem Türkiye hem de Avrupalılar için bu kadar felaketli neticeler doğuran,adeta ahlaksızlığın ve komünizmin temellerini atan Cihan Harbine mani olmak az şey midir? Mantıki bir neticeler silsilesine dayanmak için bunları kabul etmesek bile Osmanlı İmparatorluğu'nu onun otuz yıl yaşatılmasıyla berikilerin çökertilmesi, ikincilerin birinci hakkında verdiği hükmün sahteliğini, gülünçlüğünü ortaya koymaya yetmez mi? Onlar ne feci mahluklardır ki hürriyet ve adalet çığırtkanlığı ile sürüleri peşlerine taktıkları halde is basına geldikten sonra istibdadın koyusunu ve zulmün en hasını yaptılar. İşte bu feci mahlukların görüşüyle yazılan, yani daha başlangıçta yanlış bir hükümle ise koyulan tarih, Abdülhamid'i ve onun veziri Said Paşa'yı hicvederse ben ona nasıl inanırım? Manzarayı iyi kavra. Biri kuruntulu, şüpheci, fakat aynı zamanda hamiyetli, vicdanlı ve siyasi dehaya malik bir kral, bir imparator, İkinci Abdülhamid. Zaafından kendisinin sorumlu olmadığı koca bir ülkeyi idare ediyor. Otuz milyonluk bir mahşer ki, içinde dinler, milliyetler ve ihtiraslar çarpışmakta ve dış alemin azgın bakışları karşısındaki hakim unsurun sayısı üçte biri nisbetini bile doldurmamaktadır. İkincisi, fikirlerinde en ufak bir hafiflik olmayan ciddi, sağlam muhakemeli, memleketin çilesi ve kahrı içinde yetişmiş, uzağı gören bir vezir, Said Paşa. Hayır, meşrutiyet girerse hakim unsurun Mecliste azlıkta kalacağından korkuyor. Öteki disipline ve hiyerarşiye alışkın bir topluluğun bir başıbozuk sarhoşluğu arasında muvazeneyi kaybedeceğinden ürküyor. Netice? Netice meydanda: Küfürlerle ve iftiralarla yerin dibine geçirilen iki kişinin haklı olduğunu zaman ispat etti. Ya hürriyet kahramanları? Onlar meydanda yok...
Diğer Hüseyin Nihal Atsız Sözleri ve Alıntıları
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... - Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın... - Hayat ölümün başlangıcıdır.
- "Ummadık yerden gelen iyilik ve nezaket insanları daha çok sarar ve sarsar."
- "Acizleri layık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!"
- "Bana insanlardan mı bahsediyorsun?" demişti. "İnsanlar mazide ve tarihin yaprakları arasında kaldılar. Bu gördüklerin birer karikatürden başka bir şey değildir."
- "Hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. Kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."