Diyarbakır. Surların içinde kalmayı başara - AlıntıSöz

Diyarbakır. Surların içinde kalmayı başarabilmiş birkaç kiliseden birinin giriş kapısını bulabilmek için bir o tarafa bir bu tarafa yürürken yanımıza gelen üstü kir pas içinde çocukların yardımıyla artık yıkıntı haline gelmiş kiliseye girmeyi başardık. Kilise yıkıntılarına bakarken yanımızda duran üç çocuk aynı anda tekerleme söyler gibi, aynı melodiyi tutturarak bir şeyler söylemeye başladılar. Önce anlamadım ne dediklerini. Sonra kilisenin tarihini bir ritm eşliğinde aynı cümlelerle söylediklerini anladım. Hiç şaşırmadılar, teklemediler, ritmlerini bozmadılar, karıştırmadılar söylediklerini. Aynı şekilde başlayıp aynı şekilde bitirdiler. Diyarbakır'ın yoksul çocukları tarihi mekanlara ait bilgileri bu şekilde ezberlemişler ve gelen misafirlere okuyup üç beş kuruş kazanıyorlar. Mekanları bırakıp o çocukları izlemeye başladım. Mezopotamya'nın yalın ayak esmer çocuklarını. Diyarbakır'ın artık sönmeye yüz tutmuş yaşlı göğüslerinden gelen sütten başka beslenebilecek hiçbir şey bulamayan çocukları. Bazı yerlerde yaşamak erken büyümeyi gerektirir. Bu çocuklar da erkenden büyüyecekler. Büyüyüp boya sandıklarıyla merkezde iş bekleyecekler, ellerindeki selpaklarla yabancıların peşlerinden koşacaklar, kebapçı salonlarında çırak, sebze hallerinde hamal olacaklar. Yoksullukla birlikte bir ülke siyaseti yüklenecek yaralı omuzlarına. Büyüyecekler ve tekerlemelerini unutacaklar kısa bir süre sonra.

Diğer Tarık Tufan Sözleri ve Alıntıları