- Çocuk sayılacağım bir çağda, yaşantımın bütün dertleriyle ilgili menü iyice okumam için önüme sürülmüştü. Benim yapacağım tek şey, peçeteyi açıp masanın başına geçmekti.
- Çevremdeki insanların bende yapmacık bir davranış diye izledikleri şeyin aslında sadece gerçek yaradılışımı savunmak için girişilen kramplı zorlamalar olduğunu, gerçek benliğim diye gördükleri şeyin ise aslında maskeli balodan başka bir şey olmadığını, ilk defa o sıralarda belli belirsiz kavramaya başlamıştım
- Gerçekte daha çok, salıncağın üzerinde tehlikeli bir şekilde bir o yana bir bu yana denge kurmaya çalışan Omi 'ye bakarken içim deki dengenin bozulur gibi olmasıyla ilgili ruhsal baş dönmesi gibi bir şey olsa gerekti. Bu durum, içimdeki iki karşıt kuvvetin üstünlük için çekişmesiyle daha da kötüleşti. Biri yaşama içgüdüsüydü . İkinci kuvvet ise -daha kuvvetli, daha zorlayıcı olan ve iç dengemi bozmaya çalışan- çoğu insanların bilmeyerek teslim olduklan kurnaz ve gizli intihar eğilimiydi
- Aşkın, şu iki şey, aramak ve aranmak demek olduğunu henüz bilmezken başka ne yapabilirdim ki? Benim için aşk, çözemediğim sayısız ve küçük bulmacaydı .
- ... ölüm düşüncesi içimi ürpertecek kadar çekici bulduğum biri haline getiriyordu beni. Sanki bütün dünya benimdi. Bunda şaşılacak bir şey yoktu; çünkü hazırlığına giriştiğimiz hiçbir yolculuk en ufak ayrıntılarına kadar bu derece bizim olamaz. Sonrasında bize, üzerindeki hakkımızı yavaş yavaş kaybettiğimiz yolculuğun kendinden başka bir şey kalmaz. Yolculuğu böylesine anlamsız hale sokan sebep işte budur.
- Suyun büyük miktarda birdenbire buhar olduğu tuzlu bir göldü sanki hayat; geriye yoğun bir tuz tabakası kalmış da şimdi vücutlanmız bu yüzey üzerinde güçlük çekmeden sürükleniyordu
- Modern bilim ile modern iş idaresinin gerektirdiği her şey, üstün zekaları isabetli ve rasyonel düşünce metotlarıyla birlikte sadece bir tek amaca yöneliyordu : Ölüm
- "Sahnemin, sonunda doğamın tamamlayıcı bir parçasına dönüştüğünü düşünüyordum. Artık bir sahne değildi o. Kendimi normal bir insan olarak maskelediğimi, sonuçta bunun sözüm ona bir normallik olduğunu tekrar tekrar kendime söylemiş olsam da, içimdeki yaradılıştan saf ve nornal olan şeyi de eritip bozduğumu anlamıştım.
- ...bu bahtsızlar bütün insanca şeylerin toptan yok edilmesine tanık olmuşlardı, gözlerinin önünde bütün insanca ilişkilerin, sevgi, nefret, mantık ve mülkiyetin alevler içinde yok olduğunu görmüşlerdi. Ve bu sefer savaşmak zorunda kaldıkları şey alevler değil, insanların kendisi, sevgi, nefret, mantık ve mülkiyetti. Batmakta olan bir geminin adamları gibi, sadece hayatlarını devam ettirebilmek için bir başkasını öldürebilecek durumdaydılar.
- Ve kendimi çözümleme gücüm, tıpkı bükülmüş, sonra da uçlarından birleştirilmiş kağıt şeritlerden yapılmış halkalar gibi, tanımlanması zor bir biçimde kurgulanmıştı. İçsel görünen dışsal, dışsal görünen de içseldi