- ''İnsanoğlu bu, kimin içinde ne var bilinmez.''
- Türkü bin yıl öteden geliyor... Uzaktan dağlardan, Çukurovadan, denizden geliyor. Denizin tuzu, çamın sakızı, yarpuzun kokusu bulaşmış. Öyle bir türkü. "Gel benim derdime," diyor, "bir derman eyle. Alemler derdine derman olansın." Bir an duruyor, bu sefer saz büyüyor. Saz tekrar ediyor: "Derman olansın." Sonra gene başlıyor Sefil Ali: Her nere baktıysam yarimi gördüm. Elleri duruyor. Sazın üstüne yumulmuştur. Uyumuş kalmış gibi. Birden başını kaldırıyor. Eli sazın üstünde uçuyor. Dağlar taşlar uçan kuşlar. Bir fırtına gibi çalıyor, söylüyor. Adımı dersen de Sefil Aliyim Bir gün akıllıysam yüz gün deliyim Üstü köpüklenmiş bahar seliyim Başı pare karlı dağdan gelirim
- ''Çakırdikeni en pis, en kıraç toprakta biter. Bir toprak ki bembeyaz, peynir gibidir. Ot bitmez, ağaç bitmez, eşek inciri bile bitmez, işte orada çakırdikeni keyifle serile serpile biter, büyür, gelişir. En iyi toprakta bir tek çakırdikenine rast gelinmez. Bunun sebebi, bir kere iyi toprak boş kalmaz, her zaman sürülür ekilir. Bir de, öyle geliyor ki, çakırdikeni iyi toprağı sevmez.'' (Sayfa: 2)
- Çukurova yana yana ördolur Her sineği bir alıcı kurdolur Sen ölürsen yüreğime derdolur Kalk kardaş gidelim sılaya doğru (Sayfa: 333)
- ''Evler, ağaçlar, kayalar, yıldızlar, ay, toprak ne varsa dünyada, hepsi karanlığın içinde kaybolmuşlar, erimişler. Usuldan usuldan karanlığın üstüne yağmur çiseliyordu. Yağmurla birlikte, hafif de bir yel esiyordu. Yel, soğuk bir yeldi. Arada bir, durup durup köpekler karanlığa havlıyorlardı. Sonra, yalnız bir horoz uzun uzun öttü. Vaktinden önce öten bu horozu sahibi sabahleyin erkenden mutlaka kesecektir.'' (Sayfa: 95)
- "Kader kader.... Buna kader demezler Abdi Ağa !" dedi. " Bu kader değil. Bir kedinin , köpeğin , uçan kuşun , neyin üstüne bu kadar varırsan birincisinde korkar , ikincisinde .... Üçüncüsünde canını dişine takar kaplan kesilir... Parçalar seni . İnsanların üstüne bu kadar varmamalı. (Sayfa: 142)
- "Demek Abdi padişahlık davasında ? Kul etmiş beş köyü ha ? Tüüüh vay anasını!... Ulan Abdi senin böyle bir namussuz çıkacağını bileydim... Bir bileydim Abdi!" (Sayfa: 68)
- Dertli bir türküydü bu. Geceye yayıldı: Kapıya oturmuş kurar araba Bugün efkarlıyım gönlüm haraba Kitaplar getir de yeminler edem Senden gayrisine demem merhaba.
- Varır varmaz çeteye öyle hemen herkesle can ciğer olma. Onlar, hemencecik seninle arkadaş olmak isterler,sana karşı hoş, yumuşak görünürler, seninle çok ilgilenirler,derdi olan derdini açar sana,insanlar böyledir.Sen kendini hiçbir zaman açmayacaksın.Kapıp koyvermeyeceksin.Tesisin o zaman iyi olur üzerlerinde.Ağırbaşlı davranacaksın.Bir zayıf damarını kaşfederlerse ömürünün sonuna kadar rahat edemezsin.Onların yanlarında on paralık onurun kalmaz.Gün geçtikçe hepsini iyi tanrısını.İnsanları sözleriyle değil,hareketleriyle ölç!Ondan sonrada arkadaş olabileceğini insanı seç.İpin ucunu bir verirsen ellerine yandığın günün resmidir.Hapishaneyle dağın birbirlerinden zerre farkı yoktur.İki yerde de reisleri var,geriye kalanlar reislerin kullarıdır.Hemde ne aşağılık kullar...Reisler insan gibi yaşarlar,ötekiler köpek gibi...Sen reis olacaksın. Ama ötekileri köle gibi kullanma.Senin yaşamanın sırrı bu olsun. (Sayfa: 127)
- İlk tanıştıkları günlerde, Sefil Ali bir Köroğlu hikayesi söylemişti. Köroğlunun zuhuru: Günlerdir, Memedin kafasında o Köroğlu dönüyordu. Şöyle rivayet ederlerken: Vaktiyle Bolu şehrinde... der başlardı. Sokakta bir küçücük köpek görmüş Köroğlu. Köpek küçücük, el kadar. Dört beş kocaman kocaman köpek, araya almışlar küçük köpeği. Saldırırlar. Küçük köpek kaçmaz, kendini savunur. Savunduğu gibi, onları yener de... Her birini bir yana dağıtır, yoluna gider. İşte Köroğlu bunu görür. Bu dövüşü seyreder. Demek, der Köroğlu, bir küçük köpek!... Yürekli olunca... Ondan sonradır ki Köroğlu, Köroğlu olur. Korkmaz. Babasının başına da o iş gelince çıkar dağa.