- Mustafa Kemal'in yaveri, onun için ölüyordu. Sizin yaveriniz, sizi öldürmek için yaşamış. Efendiler...Bilinizki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz, en doğru, En hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK (syf 459(
- Zayıfın, güçlüye karşı silahıdır mizah. (syf 469)
- Bu gördüğün eller Atatürk'ü yazar, Atatürk'ü silmez..
- Orhan Pamuk İsviçre dergisine konuştu. "Kimse söylemiyor bari ben söyleyeyim, Türkiye'de 30 bin Kürt, 1 milyon Ermeni öldürüldü." dedi. Aslında Kar romanının tanıtım röportajıydı ve bu lafların, romanın içeriğiyle alakası yoktu. Yazdıklarıyla değil, söyledikleriyle şöhret olan dünyadaki tek yazar'dı! (Bu iğnele biraz haksızlık olduğu kanısındayım. Dış ülkelerde belli bir okur kitlesi olduğunu sonradan öğrendim. Yalnız bu demek değildir ki bu sözleriyle tanınırlık oranını katladığı inkar edilemez.) Peki neden onca ülke varken, bu lafı gidip İsviçre'de söylemişti? Çünkü çamur atıp iz bırakmak için ideal adresti...İsviçre'de konuşup "Ermeni soykırımı vardır." demek serbestti, "Ermeni soykırımı yoktur" demek, yasaktı. Herhangi bir Türk'ün Orhan Pamuk'un söylediklerine karşı savunma yapabilmesi, kanunen suçtu. Nitekim... Kısa süre sonra, İsviçre'ye gidip "Ermeni soykırımı yoktur" diyen Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Yusuf Halaçoğlu hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartıldı. "Edebiyatçı" tarihi suçlarsa, fikir özgürlüğüne giriyordu. "Tarih Profesörü" savunursa, hapse giriyordu. Hadisenin "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu tarafı" da vardı. Bize "soykırımcı" diyen İsviçre'nin Ankara Büyükelçisi Walter Gyger eniştemizdi. Soykırımcı dediği milletten, Türk'le evliydi.
- Cep telefonundan mesaj atma sayısında Avrupa şampiyonu olmuştuk. Pek sevmiştik mesajlaşmayı... Ancak, teknolojiyle aramız pek iyi olmadığı için mesaj faciaları yaşanmaya başlanmıştı. Ankara'da bir koca, babaevine kaçan eşine cepten mesaj gönderdi. ''Sıkışınca konuyu değiştiriyorsun'' yazdı. Yazdı ama.. Telefonu çakma telefondu. Türkçe karakter olmadığı için ''ı'' harfleri ''i'' olarak çıkmıştı. Mesajı yanlış anlayan kadın, babasına gösterdi, babası ''Benim kızım fahişe mi ulan'' dedi, damadın evini bastı. O karambolde, damat gelini bıçakladı, öldürdü. Damadı hapse attılar, içeride canına kıydı, iyi mi.. Bir düğün, bir mesaj, iki cenazeydi.
- Gazeteciler içeri tıkılırken, içerideki bir gazeteci dışarı çıkarıldı. 14 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan 13 sene hapis yiyen Hüseyin Üzmez serbest bırakıldı. Adalet sistemimiz ''gazetecilere özgürlük'' talebini yanlış anlamıştı!
- Müslüman, Hristiyan, Musevi, Türk, Rum, Ermeni . . . "Ne mutlu Türküm diyene" ye dua etmek için, saygılarını sunmak için kuyruğa girmişlerdi. Ortak payda' ya ortak gözyaşı döküyorlardı. E şimdi bakıyoruz . . . Gayrimüslimden vazgeçtik, Müslümanı bile senden benden diye ayıran . . . Etnik kökeni boş verdik, kendisine biat etmeyenleri insan' dan bile saymayan . . . 77 sene önce yan yanayken, 77 sene sonra kızlı-erkekli aynı kuyrukta beklenmesine bile tahammül edemeyen . . . Vedalaşmak için cenaze törenine gelenlerin kimlikleri ortadayken, Atatürk'e hala utanmadan "ırkçı" diyen bir zihniyet tarafından sürükleniyor Türkiye. Kıssadan hisse. Atatürk'ü elbette kimse zehirlemedi ama . . . Özellikle son senelerde "milletin nasıl zehirlendiğini" açıkça gösteriyor yukarıdaki liste!(s:38)
- Abilik, baba gidince emanet devralmaktır aynı zamanda. Baba yerini doldurmak mecburiyettir. Küçük kardeş, babadan sonra evlattır artık abiye.
- Örgüttür! Peynir,rakı,kavun ,PRK ... Bölücü değildir,birleştirici örgüttür. (Orhan Veli)
- Asrın liderimizi başbakan seçtik,cumhurbaşkanı seçtik,neticede turp gibiyiz maşallah...Senede 644 milyon defa doktara gidip,100 milyon defa acil servise yatıp ,14 milyon milyon defa ameliyat olup ,2 milyar kutu ilaç içiyoruz,sağlık sıhhat afiyetteyiz. Üstüne başkan şeçelim Yanaklarımıza renk gelsin Ay parçası olalım!