- Düşeni kaldırmak yetmez, Kaldırınca da desteklemek gerekir.
- O günkü insafsızlığın bugün yakınlaştırıyor beni sana. O zamanlar çektiğim acı aklıma gelmese şimdi, Ezilirdim sana ettiğim haksızlığın yükü altında; Tunçtan ya da dövme çelikten olsun sinirlerim meğer ki. Beni o sıra sarsıldığım kadar sarstıysa eğer seni Şu zalimliğim şimdi, cehennem azabı çektin herhalde; Bense bir an bile durup düşünmedim, zorbalar gibi, Senin yaptığın yüzünden nasıl kahrolduğumu o dönemde. Ah, hatırlatabilirdi oysa bana o işkence gecesi, Gerçek acının ne denli işlediğini insanın içine Ve o yaralı yüreklere iyi gelecek özür merhemini O gün senin sunduğun gibi, sana sunabilirdim ben de. Yine de, senin bana yaptığın bir fidye olsun şimdi, Benimki seninkini kurtarsın, seninki benimkini.
- Sen, müziğim benim, müziğini her çalışında, Canım parmaklarınla o kutsal tuşlara dokunurken kulaklarımı hünerine hayran bıraktığında, O tatlı, uyumlu sesleri çıkarırken tellerden; Nasıl kıskanırım, o hoplayıp duran çılgın tuşları, Her biri öpücükler kondurdukça narin parmaklarına! Zavallı dudaklarım da, tükenmiş artık sabırları, Tuşların cüretine bakıp kızarmış, bekleşirler yanında. Nasıl istemezdi dudaklarım onların yerine geçmeyi; Parmakların, her birinin üstünde zarif adımlarla sekerken, O dans eden tahtacıklarla bir an için yer değiştirmeyi, Ölü tahtaları sen, canlı dudaklardan daha mutlu ederken. ??. Ama madem bu kadar zevk veriyor bu iş keratalara ??.Dudaklarını bana ver öpmeye, parmaklarını onlara.
- CORIOLANUS - (...) Hadi anneciğim, her zamanki gibi metanetini bekliyorum senden. İnsan ruhunun bu tarz beklenmedik olaylarla denendiğini sen söylemez miydin? Sıradan ve olağan bir yaşamı herkes sürdürebilir. Sakin bir denizde tekne kullanmak ustalık istemez. Esas mesele, kaderin tokadını yedikten ve yaralandıktan sonra bile, bunlara dayanabilme gücünü kendinde bulabilmekte. Asil dediğimiz yürek de böyle durumlarda ortaya çıkar. Sen böyle demiyor muydun? - Sayfa 117
- Gözlerini seviyorum; onlar da, bana acıdıklarından- Biliyorlar ya, yüreğin hor görüp eziyet ediyor bana- Karalar bağlamışlar, mateme bürünmüşler candan; Şefkatle, merhametle bakıyorlar çektiğim acıya. Gerçekten de, gökyüzünün sabah güneşi bile, O yaslı gözlerin senin yüzüne yakıştığı gibi, Yakışmıyor gün doğuşunun solgun yanaklarına; Ne de o dolgun yıldız, akşamların kılavuzu hani, Dingin batıyı gözlerinin yarısı kadar aydınlatıyor. Ah, ne olur, söyle aynı şeyi yapsın yüreğin de; Yas tutsun benim için; yas tutmak seni yüceltiyor; Ve her yanın gibi, karalara bürünsün merhametin de. İşte o zaman, güzelin aslı kara olur diye yemin ederim; Rengi senin rengini tutmayan, bence çirkindir derim.
- Ah zaman, bunu senin çözmen gerek , benim değil Benim için çözülmesi hala çok zor bir düğüm
- '' Şu insanlar ne de budala oluyor. Bahtın sillesini yiyince,çok kere kendi ektiğimizi biçtiğimiz halde, başımıza gelen felaketlerin sorumluluğunu güneşe,aya,yıldızlara yüklüyoruz. Sanki kaderin zorlamasıyla alçaklık ediyoruz; sanki göklerin zoruyla ahmak,doğuşumuza hakim gezegenlerin baskısıyla hain,yıldızların etkisine boyun eğmek gerektiği için sarhoş,yalancı oluyoruz; zina ediyoruz.''
- Zaman ikiyüzlülüğün gizlediğini nasıl olsa bir gün ortaya çıkarır, kusurlarını örtenin sonu nasıl olsa utançtır!
- KENT: Gördüğünüz gibi biriyim. Bana güvenenin sadık hizmetkarı olurum, doğru kişiyi severim, çok düşünüp az konuşanla yoldaşlık ederim, tanrıdan korkarım, çare yoksa dövüşürüm, balık yemem. LEAR: Nesin yani? KENT: Temiz yürekli bir kral kadar yoksul biri. LEAR: Kulları kadar yoksul bir kral kadar yoksulsan, iyi yoksulsun demek.
- İnsan daha kötüyü görünce, Kötü iyi görünüyor gözüne. En kötü olmayan, Sanki övgüyü hak ediyor sonuçta.