- Aşk gözleriyle değil, hayaliyle görür, Ve kanatlı Cupid resimlerde bu yüzden kördür.
- Niyetimizle kaderimiz öyle ters yönde koşar ki, birbiri ardına yıkılır gider hayallerimiz.
- Buz kadar el değmemiş, kar gibi temiz olsan da, iftiranın elinden kaçamayacaksın.
- Çıkar kaygısıdır hep ikinci evliliği yaptıran, Aşk olmamıştır hiçbir zaman. İkinci kocam yatakta öptüğü anda beni, İkinci kez öldürmüşüm demektir öleni.
- Çünkü gerçek deliliği anlatmaya çalışmak Deliliğin ta kendisi değil midir ?
- En temkinli genç kız bile Güzelliğini açıp yalnız gökteki aya gösterse, Yeterince tedbirsizlik etmiş sayılır. Erdemin kendisi bile iftiranın elinden kaçamaz.
- Bedenle baş birbirinden ayrılamayacağına göre, Başın yapacağı seçimler Bedenin oluru ve onayıyla sınırlanacaktır.
- Atinalı Timon/ Wıllıam Shakespeare Sayfa:104
- yaşamak mı, yoksa ölmek mi, mesele bunda. Kör talihin sapanlarına, oklarına zihninde tahammül göstermek mi daha mertçe olur, yoksa kaygıların ummanına karşı silahlanıp onları yok etmek mi ? Ölmek: uyumak o kadar ! Bir uykuyla kalp üzüntüsünü tabiatın bedene miras olarak verdiği bin bir acıyı sona erdiriyoruz diyebilmek , candan gönülden istenecek bir son olur.Ölmek, uyumak: belki de rüya görmek ! Ya, dert orada: çünkü, bu fani kalıbı üstümüzden sıyırıp attıktan sonra, o ölüm uykusunda kim bilir ne rüyalar görürüz düşüncesi bizi durmaya mecbur ediyor. Yaşamak felaketini uzatan ,işte bu düşünce : böyle olsun mu olmasın mı harekete geçmek mi yoksa kederini içine akıtmak mı daha asilcedir ? sayfa: 82
- Marcius - Mesele nedir? Bu haydutların dertleri neymiş yine? Neden kaşıyorsunuz o zavallı fikirlerinizi? Aklınız sıra grev mi yapıyorsunuz? Birinci Vatandaş - Her zaman için bize söyleyeceğiniz bir güzel sözünüz olduğunu düşünürüz. Marcius - Size güzel bir söz söyleyecek olan bunun altında ancak ve ancak ezilir. Bu insanın kendine eziyet etmesidir. İstediğiniz nedir sizi adi sokak köpekleri? Yaptığınız ne savaşa benziyor ne de barışa! Savaştan korkarsınız, barışta da kendinizi bir halt sanırsınız. Size güvenen biri, aslanları umarken karşısında tavşanları bulur. Ya da tilkileri umarken kazları. Size asla güvenemem! Size güvenmek ateş üzerinde bir buz parçasına ya da gün ışığında dolu tanesine güvenmek gibi bir şeydir. Sizin faziletiniz, suçlu kim ise ondan yana tavır koyup adalete lanet okumak. O yüzden yükselmekte olan her insandan nefret edersiniz. Sizin sevginiz ise, hasta yatağında, hastalığını artıracak şeylere heves eden adamın isteklerine benzer. Sizin iyiliklerinize bel bağlayan biri, kurşundan yüzgeçlerle yüzmeye çalışan bir balığa benzer. Ya da ufak bir kıymık parçasıyla koca bir ağacı kesmeye çalışmaya. Asmalıyım sizi! Size güvenir miyim ben! Her dakika aklınızdaki fikir değişiverir ve şimdi nefretinizi kustuğunuz adamı bir süre sonra soylu diye çağırır, baştacı ettiğiniz birini de bir anda alçağa dönüştürüverirsiniz. Meseleniz nedir, şehrin birkaç noktasında toplanıp soylu senatoya karşı niye haykırıp duruyorsunuz? - Sayfa 16, 17