- Bazı kimseler birini severlerse, mutlak bir başkasından nefret etmek ihtiyacını duyarlar.
- Hain kalplerin mutlulukları da karanlık olur.
- Herkes nefesini tutmuştu; sanki nefes alırlarsa, solukları rüzgara eklenerek bu zavallıları düşürecekmiş gibi hareketsiz duruyorlardı.
- Tanrı, hiç bir çocuğu kötü olsun diye yaratmaz! Onu kötü yapan, kötü eğitimdir!..Kötü anne-baba, kötü çevre, kötü yönetim balçık gibidir, zavallı yavruları da çekip yutar.
- hain adamın kurşunu da hain olur. ve hain kurşunun hedefi daima bir masumdur
- Gelecek, zihinlerden çok yüreklere aittir. Sevmek,işte sonsuzluğu dolduracak tek şey. Sonsuzluğa tükenmezlik gerekir.
- Düşünen zihinler şu sözleri az kullanırlar: mutlular ve mutsuzlar. Hiç kuşkusuz başka bir dünyanın bekleme odası olan bu dünyada mutlu insan yoktur. İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır. Karanlıktakilerin sayısını azaltıp, aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte hedef budur. Bu yüzden "Bilgi!", "Bilim!" diye bağırıyoruz. Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır; tüm hecelemeler kıvılcımlardır. Zaten aydınlık demek illa ki sevinç anlamına gelmez. Aydınlıkta da acı çekilir; ateşin fazlası yakar. Alev kanadın düşmanıdır. Uçmaya ara vermeden yanmak dahinin mucizesidir. Bilgilendiğinizde ve sevdiğinizde daha fazla acı çekersiniz. Gün gözyaşlarıyla doğar. Aydınlıktakiler en azından karanlıktakiler için ağlarlar.
- Yaşamın sonuna gelindiğinde ölmek, gitmek anlamına gelir; yaşamın başlangıcında gitmek ise ölmek demektir.
- Sevmek ya da sevilmek yeterlidir. Gerisini sormayın. Yaşamın karanlık kıvrımlarında bulunacak başka bir inci yoktur. Sevmek tamamlanmaktır.
- Paris'in bir çocuğu ve ormanın bir kuşu vardır; kuşun adı serçe; çocuğun adı yumurcaktır. Biri harlı ateşi diğeri gün ağarmasını temsil eden iki düşünceyi bir araya getirip kıvılcımlarını, çocukluk ve Paris'le çarpıştırın; oradan küçük bir yaratık fışkırır. Plautus olsa, ona Homuncio derdi. Bu küçük yaratık hayli neşelidir. Her gün yemek yemez ve canı isterse her akşam gösterilere gider. Üzerinde gömleği, ayağında ayakkabısı, başını sokacak bir evi yoktur; bu haliyle sineklere benzer. Yaşı yedi ile on üç arasındadır, çetelerin içinde yaşar, kaldırımları arşınlar, açık havada gezer, babasından kalma topuklarından aşağı sarkan pantolonu giyer, kulaklarından aşağı inen başka bir babadan kalma eski şapkasını takar, tek kuşağının kenarı sarıdır. Koşar, pusu kurar, para dilenir, oyalanır, pipoların içini katranla karartır, lanetlenmiş gibi küfreder, meyhanelere girip çıkar, hırsızları tanır, kızlarla senli benlidir, argo sözcükler kullanır, açık saçık şarkılar söyler ve yüreğinde hiçbir kötülük yoktur. Ruhunda masumiyet denen ve çamurların içinde erimeyen bir inci gizlidir. Tanrı çocuğun masum olmasını ister. Bu devasa şehre "Bu da kimin nesi?" diye sorulduğunda alınan yanıt şudur: "O benim küçük çocuğumdur."