Ne yazık ki duygularımızın sarsıntılarını ölçen bir gereç yok daha. Şaşkınlığımızın şiddetini öğrenebilseydik anlardık belki hayata karşı ne kadar aciz ve savunmasız olduğumuzu.
Durmadan kurulup dağılan şu alemde biri ötekinden fışkırmış iki toz zerresiydik.
Hani ıssız bir yoldan geçerken Hani bir korku duyar da insan Hani bir şarkı söyler içinden İşte öyle bir şey Çiğdem Talu,1976
''Ne biçim yağmur bu? Hiç romantik değil'' dedi. ''Çamaşırları toplamam lazım'' dedim.
''Biraz da sana bağlı, üzülüp üzülmemem...''
Hiçbir şeyi unutmamak lanetli olmak gibi bir şeydi.
Gitsin, bir daha da hiç dönmesin. Böyle giderse bir gün gelcek ve bu kapıdan çıkmasını istemeyecektim çünkü.
Sonra, gitti. İki saat sonra buluşacakmışız gibi ayrıldık birbirimizden. Bir daha hiç görüşmeyeceğimizin o an farkına vardım.
Çocukken yaşadığımız bir hayal kırıklığı ileride bizi katil de yapabilir şair de. S.41
Belki de hayat, onun karşımıza çıkardıklarıyla iyi geçinmek oyunuydu. Bize sunduklarını elimizin tersiyle geri çevirmemek sanatıydı.
Mehmed Uzun
Celil Oker
Cesare Pavese
Lisa Gardner
Arthur Rimbaud
Sabahattin Ali
Jane Austen
Rebecca Solnit
Stanislaw Lem
Carlos Ruiz Zafon