- Kişioğlu hikayecilikten kurtulmaz,kendi hikayeleri ve başkalarının hikayeleri arasında yaşar.Başına gelen her şeyi hikayeler içinden görür.Ama ya yaşamayı ya da anlatmayı seçmek gerek.
- Yürüyordum. Allak bullak olmuş bir kafayı bedenimde taşımanın zorluğuyla yürüyordum.Çatlak duvarlarından içeriye doğru kan sızan bir kalbi taşımanın acısıyla yürüyordum.İki kelimelik deprem ,vücudumun tüm faylarını tetikleyip harekete geçirmişti ve kocaman bir bulutun içindeymişçesine hiçbir yeri görmeden yürüyordum.
- Yürüyordum. Ağlayabilseydim bazı şeylerin düzelebileceğini düşünüyordum. Ağlamadım. Korktum sadece...
- Biriktirdikleriyle prestij kazanabilmek olgusu bu zamana özgü bir şey olsa gerek.para biriktirenler, resim biriktirenler, pul biriktirenler, şişe biriktirenler ,ayakkabı biriktirenler , saat biriktirenler,sevgili biriktirenler ve daha bir sürü şey.biriktirmek , yığmak, saklamak nasıl bir duygunun , düşüncenin etkisiyle gelişir bilmiyorum ama içimden bir ses , çok masum gibi duran biriktirmelerin bile hastalıklı bir yön taşıdığını söylüyor.
- ? O adamın bana bir şeyler anlatmak istediğini düşünüyordum. Biriktirmemek, ölümü düşünmek, tüketim tanrısına karşı koymak gibi mesajları özellikle hatırlatmasının bir anlamı olmalı diye kendime tekrarlayıp duruyordum. İyice hassaslaşmıştım zaten. Etrafımda gelişen her şeye dikkat kesiliyordum. Öğrenmek istiyordum. Hayatımda yanlış giden şeylerin doğrusunun ne olabileceğini bilmek istiyordum. ?
- Arınmak istiyordum. Etrafımdaki eşyalar ruhumu kanatacak kadar rahatsız ediyordu. Zihnimi bile işgal edebileceklerinden korkuyordum. Çırılçıplak kalsam diyordum. Ruhuma giydirilen bir bedenin dışında hiçbir şeyim kalmasa.
- Hevesleri,beklentileri, erteledikleri, kursağında kalmış kelimeleri , kaçırılmış bakışları, gizledikleri, bitirilmemiş mektupları, susuşları ve istemsiz veda edişleriyle tamamlanmamış bir cümledir insan .
- Son anda binmekten vazgeçtiği bir otobüs , suskun kalınmış bir telefon araması , sinemada yanında duran boş koltuğa bakış .... Tanımlanmamış bir cümledir insan
- "Bahtı güzel olsun." diye mırıldandı yaşlı kadın. Bu ülkenin merhametli kadınları, genç ve güzel kızlarını bu duayla sarıp sarmaladılar; "Bahtı güzel olsun." Çünkü en iyi o kadınlar bilirler ki, bu ülkenin genç ve güzel kızları hüzne en yakın insanlardır. Bu topraklarda güzel kadınların yaşamaları muhtemel çok acı var. Bu güzel kızları koruyabilmek için ellerindeki tek çareye, içten bir duaya sığındılar. Başka türlüsü ellerinden gelmiyordu çünkü. Bahtı güzel olsun!
- Hüzün ve acı bir annenin bakışlarına kadar indiyse onun kat kat fazlasını yaşıyor demektir. Çünkü bir annenin çocuklarına bakarken gizleyebileceği hüznün boyutu çok geniştir.