Yalnızlık, insanı ve evi sessizleştiriyor. Hayatı da.Dışarıdan gelen hiçbir gürültünün şiddeti, yalnızlığın uçsuz bucaksız sessizliğini bozmaya yetmiyor.
Kalmış gibi yapmaktansa gitmek daha iyidir.
Biz sadece saatlere bakarak o vakte sabah diyoruz ama gerçekte sabah değil. Sabah demek içinde hiç olmazsa küçücük bir umut barındıran zaman demektir. Umut yoksa da heves vardır.İkisi de yoksa o vaktin adına neden sabah diyelim, gecenin devamı deyip geçeriz.
Anlıyorsunuz ki yeryüzünün bütün acıları bir tek kadının vücudunda,ruhunda,gözlerinde toplanabilir.
Küçükken öldüğümü düşünürdüm. Daha doğrusu öldükten sonra cenaze törenim yapılırken olacakları. İnsanların cenazemdeki üzüntülü hallerini düşünürdüm; kimlerin ne kadar üzüleceğini, arkamdan neler konuşulacağını, çok sevdiğim insanların ne tepkiler vereceğini.
?Umut küçük çocukların hevesi gibidir. Bir anda gelir ve bir anda kaybolur. Çocuğun oyundan vazgeçmesi gibi. Umudun artması ya da eksilmesi de bu kadar gelgeçtir.
Vakit varlığın nefesidir. Zamanın eceli geldiğinde varolan her şeyin de eceli gelir
Benim aklım sende hâlâ. Susuşunda. Gözlerini kaçırışında kaldı aklım. Gidişinde en çok.. " Hem ben bir kez öldüm. Bir kere daha ölürüm.."
Ne kadar garip! Bütün insanlar öleceğini bildiği halde mutlu olmayı becerebiliyorlar. Ama ölüm tarihi ile ilgili bir zaman diliminden söz edildiği anda bir daha o mutluluğu yakalamanın imkanı yok
İnsan bazen doğru kelimeleri, doğru cümleleri bulabildiğini zannediyor, henüz yaşanmamış anlara ilişkin. Oysa yaşanan an kendi sözlerini dayatıveriyor insana.
Boris Vian
Nil Gün
Charles Darwin
Friedrich Engels
Charlotte Bronte
Ahmet Şerif İzgören
Yaşar Kemal
Bobby Henderson
İskender Öksüz
A. Ali Ural