Bu da geçer. Bu da geçecek. Bu da geçmeli. Bu da geçsin yâ hu!
Bir insana hiç söylenmemesi gereken şeyleri söyleyivermek,hiç bulunmamam gereken yerlere zamansızca damlayıvermek, evden çıkmamam gereken vakitlerde sokağa atlayıvermek, yaklaşmamam gereken insanların burnunun dibinde bitivermek gibi maharetlerim var.
Hayatımda onun kadar güzel gülen birine rastlamadım. O gülerken, bir kardelen daha açıyordu yeryüzünde. O gülerken, salıncaklar gökyüzüne salınıyordu. O gülerken, her şey güzelleşiyordu bizim gözümüzde.
Hüzün ve acı bir annenin bakışlarına kadar indiyse onun kat kat fazlasını yaşıyor demektir. Çünkü bir annenin çocuklarına bakarken gizleyebileceği hüznün boyutu çok geniştir.
Onun bakışları için şarkı söylenmesi gerekiyordu. Parmak uçlarına şiirler kondurmak gerekiyordu. Onun için kimseler yokken ağlamak gerekiyordu.
Bütün bir geceyi uykusuz geçirmene sebep olan şeyleri bir nefeste anlatmak kolay değildir.
Seni saklıyorum, parmaklarını, ellerini saklıyorum, gülümserken kıvrılan dudaklarını saklıyorum, hoşça kallarını saklıyorum, bembeyaz yüzüne bir anda dolan şaşkınlıklarını saklıyorum. Sırf bu yüzden kalbim bir gün paramparça olacak.
? Öfkelerimi de saklıyorum. Kudüs sokaklarından kalma öfkelerim var. Bir kadının tülbentine dizi dizi işleyip de, kimsenin yüzüne söyleyemediği öfkeleri gibi.
Bayat ekmek kırıntıları, alıngan bir kuşun geride bıraktığı son parçalardır.
Her insanın içinde, dışarıya çıkmak için uygun bir anı kollayan zavallı bir yan yok mudur? -15-
Lawrence Durrell
Ahmet Ümit
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Murat Menteş
Tami Hoag
Attila İlhan
Slavoj Zizek
Yaşar Kemal
Nermi Uygur