- Akmayan gözyaşları kalpte birikirler, zamanla kabuk tutarlar ve kirecin çamaşır makinesini tıkaması gibi kalbi tıkayıp felç ederler.
- Duruyor ve bekliyordum. Neyi? Bu konuda en ufak bir fikrim yoktu.
- Çok uzun yaşadığım ve pek çok kişi yitirdiğim için artık biliyorum ki ölüler yokluklarıyla değil de -onlarla bizim aramızda- söylenemeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl.
- Amacına ulaşmamış bir dönüşten daha korkunç ne olabilir?
- Ölüler yokluklarıyla değil de, onlarla bizim aramızda söylenmeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl.
- ... yara ne denli büyük ve derinse, çevresinde oluşan zırh o kadar güçlü olur. Ama sonra zamanla, çok uzun süre giyilen bir giysi gibi en çok kullanılan yerlerinden yıpranır, dikişleri atar ve ani bir hareket sonucu yırtılır. Başlangıçta hiçbir şey fark etmezsin, zırhının hala seni sıkıca sardığını sanırsın, ama bir gün birdenbire, aptalca birşey karşısında bir çocuk gibi nedenini bilemeden ağlamaya başlarsın.
- Neşe, evet, en çok özlediğim şey bu olmuştur. Sonraları mutlu oldum, ama mutluluk neşenin yanında güneşin yanında bir elektrik lambası gibidir. Mutluluğun hep bir nesnesi vardır, bir şeyler yüzünden mutlu olunur, varlığı dışardan bir olaya bağımlıdır. Oysa neşenin nesnesi yoktur. Belirgin olmayan bir nedenle sarar seni, varlığı güneşe benzer, kendi yüreğinin ısısıyla yakar.
- Kimbilir neden en basit gerçeklikler, anlaması en zor olandır.
- Zihin ne kadar çağdaş bir terimse yürek de o kadar demode oldu. Yüreğine kulak veren hayvan dünyasına, doğal, denetim altında olmayan dünyaya daha yakındır, mantığına kulak verenler ise daha yüksek gözlemler peşindedir. Peki ya böyle olmayıp tam tersi olsaydı? Yaşamı besinsiz, soluksuz bırakan bu mantık fazlalığı olsaydı?
- Anlayışın sessizliğe gereksinmesi vardır.