- Ozanlar sürekli olarak ve bazen de kasıtlı olarak aşkı yanlış tanımlarlar. Aşk celladın ta kendisidir. Aşk gözleri çok keskin olan bir yamyamdır. Aşk yiyip bitirir, çünkü hep açtır. En başta da dostluğu bitirir...
- Şimdi kendi ailesi onu zaman zaman sertlikle suçluyordu. Onlar cehennemden geçip gelen birinin ateşle pişip sertleştiğini anlayamıyorlardı.
- Aşkın gözü kördür derler ama bu, ahmakça bir düşüncedir. Bazen gereğinden fazlasını görür.
- En sağlam tabut bile er geç çürür, ölümle beslenmesi için hayatı içine buyur ederdi. Dünyanın kuralı buydu.
- Şehir hayatı, kasaba insanına göre değil; kasaba insanı için burada yaşam, lanetlenmekle eşdeğer.
- Her zaman bekleyen daha kötü şeyler vardır. En korkuncunu gördüğünüzü sanırsınız, bütün kabuslarınızı birleştirip gerçekten var olan tüyler ürpertici bir dehşete dönüştüren zirveye ulaştığınızı düşünürsünüz ve tek teselliniz, ondan kötüsünün mümkün olamayacağıdır. Varsa bile zihniniz onunla karşılaştığında kısa devre yapacaktır ve bilmeyeceksinizdir. Ama daha kötüsü mümkün ve zihniniz kısa devre yapmıyor ve bir şekilde devam ediyorsunuz. Hayatın tüm neşesini yitirdiğinizi biliyorsunuz, yaptığınız şeyin, ümit ettiklerinize ulaşma ihtimalini ortadan kaldırdığını fark ediyorsunuz, ölenin kendiniz olmasını diliyorsunuz ama her nasılsa devam ediyorsunuz. Kendi yarattığınız bir cehennemde yaşamakta olduğunuzu görüyorsunuz ama yine de devam ediyorsunuz. Çünkü yapacak başka bir şey yok.
- Pek çok kundakçı, oturduğu bölgedeki gönüllü itfaiyeciler grubunun bir parçasıdır.
- Rüyaların ne kadar karmaşık şeyler olduklarını bilirsiniz. Mantık, Dali'nin yumuşayarak dallardan küçük halılar gibi sarkan saatlerine benzer.
- Geceleri düşüncelerinizin tasmalarından kurtulup, özgürce koşmak gibi kötü alışkanlıkları vardır. Ve siz olgunluk çağınızın önemli bir bölümünü hikayeler yaratarak geçirdiyseniz, o tasmalar daha gevşek ve köpekler de onları takma konusunda daha isteksizdir.
- Nasılsa bazı şeyler değişmişti ya da değişebilirdi... Ama önce sessizlik başlıyordu. Ve biz o sırada bir zarar görmediğimize ve tehlikenin geçtiğine (eğer tehlike vardıysa) kendimizi inandırıyorduk.