- Stravinski?nin The Rake?s Progress adlı operasında Baba the Turk adlı sakallı bir kadın olduğunu biliyor muydunuz?
- Farsça bad sözcüğü Türkçeye bir dizi bileşik isim vermiş. Bedbaht kötü bahtlı demek. Bedbin her şeyi kötü gören kötümser insanlara deniyor; Farsça b?n gören demek. Arapça dua sözcüğünü ekleyince, kötü dua anlamında beddua?yı elde ediyoruz.
- Ben hapse girip çıktıktan sonra şirince?de iyi kötü bir ateşkes teessüs etti. Müze müdürü kovuldu, esas çıban başı gitmiş oldu. Herkeste benim haksızlığa uğradığıma dair bir kanı oluştu. Kaymakamlığın kapı kulları bile çarşıda beni görünce selam verip hatır sormaya başladılar. Ben içerideyken aleyhime zehir zemberek bildirilere imza vermiş adamlar ?Sevan abi biz aslında seni çok severiz, çocukken arkadaşım vardı, adı Agop'tu? muhabbeti yapmaya başladılar.
- Yüzbaşıya gittim, derhal hepsini kapatmazsa kendisi hakkında da dilekçe vermek zorunda kalacağımı, bunu yapmak istemediğimi, ama mecbur kalırsam yapacağımı söyledim. istifini bozmaz göründü, ama Agop masalı anlatma ihtiyacı duydu. defans hamlesidir, surda çatlak var demektir!
- Soğukkanlılığı elden bırakmayacaksın, bu bir. Sakin olan kazanır. İki: bunlar korkak, aciz adamlardır. Biraz sıkıştıkları yerde, yanındakini satıp kendini kurtarmaya bakar. Üç: büyük komplolar, ciddi kararlar aramayacaksın. Kendine güç vehmeden bir budala kadar tehlikelisi yoktur. Hrant?ı yakan da, bana sorarsanız, aynı tehlikedir. Diyaloğu neredeyse duyar gibiyim. ?Paşam, Atatürk?ün manevi kızına dil uzatmış, yaa, maalesef.? ?Vay hergele! gereğini yapın!? Yarın emekli olduğunda gelir senin yanına, bütün sırnaşıklığıyla iş dilenir, Agop muhabbeti yapar."
- Tokatlıyan otel?in başına gelenleri biliyorsunuz. Dinmeyen bir kinle batırdılar, mühürlediler, yıktılar, peşkeş çektiler, lanetlediler. Van?daki Vartan otel?i de hatırlarsınız. Bence daha trajik olanı İskenderun?daki Ayvazyan otel?dir; geçenlerde hikâyesini blogumda paylaştım. Adam otuz yıl uğraştı, didindi, Soğukoluk?u dünyanın cenneti haline getirdi. Şantaj yaptılar, kerhaneye çevirdiler, karaladılar, halk düşmanı ilan ettiler, mühürlediler, sonunda da yıktılar. Tesadüf mü bunlar zannediyorsunuz?
- "1887?de İngiltere ve kolonilerinin dış ticaretinde Osmanlı payı % 2.0 (218 milyon sterlin toplam ihracat içinde 5.6 milyon sterlin); 1912?de, yetmiş yıldır uygulanan alabildiğine serbest ticaret rejimine rağmen, sadece % 1.4 (599 milyon sterlin toplam ihracat içinde 8.7 milyon sterlin) olmuştur. Fransa?nın dış ticaretinde Osmanlı payı bundan da düşüktür (1887 ve 1912?de, sırasıyla, % 1.4 ve % 1.0) Herhangi bir emperyalist ülke, öteki rakiplerini bertaraf ederek Osmanlı pazarına tek başına hakim olmayı başarsa bile ulaşacağı ciro, 1912 yılında sözgelimi Bristol kentinin toplam ticaret hacminden (35.7 milyon sterlin) fazla değildir. Toplam ticari potansiyeli orta halli bir Avrupa taşra kentini aşmayan ve görünür gelecekte aşmayacağı belli olan bir pazar uğruna bu iki ülkenin defalarca Dünya Savaşını göze alacaklarını, Kırım?da yüz bin asker feda edeceklerini sanmak, gerçekçi bir yaklaşım sayılamaz." ?Yakındoğu ve Balkanlar için tek bir Pomeranya Askeri'ni harcamaya değmez.? ?Ben Dünya Savaşını görecek kadar yaşayamayacağım. Ama sen yaşayacaksın. Ve savaş Doğu'da başlayacak? Foto : SultanAhmet Meydanı Alman Çeşmesi Açılışı - 1901