- "Ve derler ki kadınlar ne kadar çok ağlarsa; erkekler o kadar mesutturlar.."
- '' Bir karıyla yatarken bile yalnızlar. ''
- Motorun sahibi sarhoş herifin biridir.Biridir ama sevilmeye layıktır.İnsanın en fenası nda bir iyi tarafın bulunduğunu biliyoruz.Biz o iyi tarafı bulmaya, ondan istifade etmeye mahkumuz, mecburuz.
- İnsanoğlu gülünç olmak için doğmamışsa gülünç etmek için doğmuştur. İkisi bir kapıya çıkar. İkisi bir kapıya çıkmaz. Değiş tokuş edilecek şey bile değil. Ama ben ederim. Ben birini gülünç etmekten hiç hoşlanmam. Gülünç olmaktan hoşlanır mıyım? Öyle şey mi olur? Elbette istemem gülünç olmak. Öyle ise neden değiş tokuş edersin, be adam? İnsanlığımı daha iyi tadabilmek için dersem belki de birtakım hastalıklar konduramazsınız. Kondurursanız bütün insancıl, bütün hayvancıl kusurlara eyvallah!
- ?Anası yatsı namazını kılıyordu. Her zaman yaptığı gibi anacığının önüne çömeldi. Seccadenin üzerinde taklalar attı. Dilini çıkardı. Nihayet kadını güldürmeye muvaffak olduğu zaman, kadıncağız selam vermek üzere idi. Anası: - Ali be, günah be yavrum, dedi. Günah yavrucuğum, yapma! Ali: - Allah affeder ana, dedi. Sonra saf, masum sordu: - Allah hiç gülmez mi??
- Vapurun içinde tek kadındı. Tek biletsizdi. Fakat Kadıköy iskelesine vapurdan ne kadar bilet varsa o kadar adam çıktı. Ne fazla, ne eksik.(sy.77)
- Kimdir bu sokakları dolduran adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?
- Hele eski tanıdıkları hiç görmek istemiyorum. Ara sıra mahallede onlardan birine rastlıyorum: -Vay! Sen buralarda, ha? Boynumu büküp "Ne yapayım?" der gibi bakıyorum. -Kim bilir ne dalgan vardır, diyorlar. Sonra: -Ulan! Serserilikten vazgeçmedin gitti. Serserilikten değil, kendimden vazgeçtim ama dert anlatamıyorum. Kimisi: -Bilirim seni, hınzır, gene kimin peşindesin kim bilir? diyor. Kendi peşimi bile bıraktım.
- ...o kocaman bıyıklı, yağlı vücutlu, yalnız evini, oğlunu, zevkini, kızının çeyizini düşünen adamı ıslaha imkân yoktur. Onlar fasulye çuvallarını gözlerimizin durmadan başkalarının ceviz çuvallarıyla değiştirecekler, bir gün ortadan sır olacaklardır.
- Nasıl etmeli de yataktan kalkmalı? Saatlerin en güzeli bu! Bu saatte uyumayan yoktur artık balığa çıkanlar müstesna. Hatta uykusuzluğa müptelaları bile nihayet uyuyabilmişlerdir. Bu saat, hovardaların kadın omzuna düştüğü, zavallı kadınların bile erkek dizlerine şarap gibi döküldüğü saattir. Bu saatlerde çocuklar rüyalarının en tatlı yerinde, sevgililer bu saatte kavuşamadıklarında, anneler bu saatte gurbetteki çocuklarıyla sarmaş dolaştır. Bu saat hastaların uyuduğu, açların uyuduğu, sinirlilerin uyuduğu, toprağın, taşın, ağaçların uyuduğu saat...