Fakir Baykurt
- Doğum: 1929
- Ölüm: 1999
- Asıl adı Tahir'dir. 15 Haziran 1929 yılında Akçaköy/Yeşilova-Burdur'da doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber şu sözleri ile 1929 yılında haziran ortası olduğu varsayılmaktadır; "1929 doğumlu olduğum doğru. Ay, gün bilinmiyordu. Anamla konuştuk. Köyde orak mevsimi. Tarlada sancılanıp eve gelmiş. Haziran ortasıdır..." Tahir Bayk... (devamı)
- Karakaçanlar çok filozof, çok sevimli hayvanlardır.
- Ne olsa üstüne üstüne gelen zamanlara uymuş, kanallığa başkaldıramamış bir ırmaksın! Belki acıların herkesin acılarından çok olduğu için acayipsin. Seni herkeslerin sevdiğinden daha derinlerden sevdiğim için geldiğimi bir türlü anlamıyor musun? Oma Johanna'ya, benim gerideki anama, Anadolu'Mac, öz nineme, Adnan abime ve arkadaşlarıma, buradaki yaşıtlarıma yaşatılan haksızlıkları anlattığım zaman dinleyecek kimse bulamadığım için geldiğimi... Ben konuşurken araya başka konu sokuşturmayan, dinler görünürken televizyon seyretmeyen, beni candan gönülden dinleyen kimseleri binlerin, yüzbinlerin içinde bulamadığım için geldiğimi... Kendi acılarımı sana dökerken, senin acılarını üstlenip götürmeğe geldiğimi... anlamıyor musun? Almanya'da bir insanın, ister yerli, ister yabancı bir delikanlının seni çıkarsız, arka hesapsız sevebileceğini düşünemiyor musun?
- Demek büyük sakıncaların kıyısından dönmüşüm! Ama ben ne bileyim? Belki de iyi bir insan, toplum onu suça zorluyor!
- Kimi zaman içimde kurduklarımı, yaşayabildiklerimden daha iyi bulduğum için, onları anlattım sana. İçimde kurduklarım da yaşam değil midir? İçimde kurduklarım da gerçek değil midir? Benim içimin gerçekleridir bunlar.
- Kitap sevgisi diye bir sevgi vardır sanırım. Ana sevgisi, kardeş sevgisi, yar sevgisi gibi bir sevgi. Bu sevgi insanın içinde doğuştan mıdır? Yoksa sonradan m uyanır? Bunu bilmiyorum. Daha doğrusu ben şöyle inanıyorum: Kitap sevgisi de bütün öbür sevgiler gibi doğuştan vardır; ama uyuyordur. Onun, zamanı gelince uyandırılması gerekir. Kitap sevgisinin bende nasıl uyandığını düşünüp bu kanıya varıyorum. (Sf. 42)
- Şimdi üstünden yıllar geçince düşünüyorum da, büyük bir, hatta iki hata yaptığımın ayırdına varıyorum. Ben çalışıp topluma, yurda hizmet ederken, halka ve onun çocuklarına karda kışta eşekle kitap götürürken, ürgüp köylerinde yaşamı yükseltmek için düşündüğüm hizmetleri yürütürke, ortada bir politika olduğunu, kıskançlık, fesatlık olduğunu hiç aklıma getirmedim. (Sf. 92)
- Ama çocuklar her türlü insanla bağlantı kurabilmek için sevimli küçük köprülerdir.
- -Ne mantısı? Mantı bir yemektir.
-Yemek olduğunu biliyorum. Nerde yiyebilirim? - Acaba nereli? Soruyor, İngiliz misin? Hayır, Fransız? Hayır!, Alman? Hayır. Kızıyor, ya ne? Yunan? Şaşırıyor, kalıyor. Haaaa!! Neden şaşırıyor, tekrar savaştırmak mı istiyorlar bizi. Dost olmamız gerekmez mi?
- Aziz de anlattı kendini. Bir de baktılar, yaşları aynı. Aziz evli olduğunu söyledi. Bir çocuğu var. Dimitrios bekâr. O bu yaşa kadar hep üniversite bitirmeyi düşünmüş. Kendini bilime vermiş.