- Fakat sevda gibi arkadaşlığın da fikir ve zevk birliğiyle o kadar az bir alakası var ki...
- Zaten o bütün yüreğine dokunan şeylerle zahiren eğlenirdi.
- - Ben belki çok fena bir kızım... Sayılmayacak kadar kusurlarım var... Bunlara karşı kendimde bir tek meziyet görüyorum... Yalan söylemeyi bilmemek...
- Ona fena demiyorum... Sadece vefasız olduğunu söylüyorum... Ben, genç ruhlar için vefa kadar temiz ve yüksek bir meziyet düşünemem... Bir insana, bir hayvana, bir fikre gönül bağlamak bir derin ihtiyaçtır Şükran... Sel gibi akıp giden hayattan mahabbetlerimizin, merbutiyetlerimizin hatırasından başka bir şey kalıyor mu?
- Ben bu adaya geldikten sonra müthiş bir kitap düşmanı kesilmiştim. İnsanlara bütün zehrin ondan geldiğine kanaat ediyordum. Kitap bizi hiçbir zaman hakikat olmayacak rüyalarla, arzularla zehirleyip çıldırtıyordu. Etrafımızdaki sakin hayata razı olamıyor, ömürlerimizin mütevazi nasibine kanaat etmiyorduk. Benim fikrimce insanlara kitap okutmak, kanatları kesilmiş, ayakları bağlanmış kuşlara geniş ufukları göstermek gibi büyük bir zulümdü.
- Ne bileyim enişte... İnsanda böyle hisleri zaaf addediyorlar... Bir sevgimizi, nazik bir hissimizi anlamadıklarını hatta onunla eğlendiklerini görmektense onu içimizde gizlemek daha iyi...
- - Şakanın en zalimanesi hangisidir biliyor musunuz enişte? dedi. İnsana evvela bir ümit sonra bir zaruri inkisar-ı hayal verenler... Siz de biliyorsunuz ki olmayacak bir şey... Beni beyhude üzmekten ne çıkar?
- Zavallı saf çocuğum...İnsanın vücudu hastalanmakla,saçları ağarmakla ahlâkı değişir mi sanıyorsun?
- İnsan ancak kaybettiği yahut kaybetmek üzere olduğu şeyleri böyle birdenbire sevmeye başlar...
- Ölüme razı olmakla her şeye hak kazanıyorsun. Ölüm bütün lekeleri siler...