Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar ve üstüne yalan Çin setleri gibi kalın duvarlar örsün, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgar dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: 'Buradayım!' der.
Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyen sıhhat, itiyadın verdiği hissizlikle, sağlamların şuurundan kaçıp nasıl ve nereye saklanıyor? Onu ben görüyorum, çünkü benden uzak; onu ben Mithat Bey'in kırmızı yüzünde, çelikli damarlarında, arkadaşımın otururken rahat gerilişlerinde, bacaklarını uzatışlarında, korkusuz bakan gözlerinde görüyorum.
Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, camlar kırılmalıdır hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır.
"Kelime kalpazanlığı yapmadan konuşmanın sırrını kalp bili."
Meçhul ümitlere inanmadığım an, beni kurtaracak şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. Ümit etmek bile az. Emin olmak ihtiyacı. Yalancı istikbalin şüpheli vaatlerine değil, teminatına ve senedine ihtiyacım var. Hâlbuki o vaat bile etmiyor ve kendine beni nasıl karşılayacağını sorduğum vakit, korkunç bir dilsizlikle susuyor.
Zaman yürümüyor,dakikalar korkunç bir sıkıntı içinde uzuyorlar,hatta dağılıyor,birikmiyor,toplanmıyor ve bir çeyrek saat olamıyorlar.
Uyuyamadım, ağrılarım arttı, fakat ruhi azabıma nispetle çok asil, sade ve saf olan et ıstırabımı o gece sevdim.
Sık sık nefes alıyordu. Biraz açılan şalının önünden, o ana kadar bu derece olgunlaşmış olduğunu esvaplarının üstünden anlayamadığım göğsünü gördüm ve yepyeni bir Nüzhet keşfettim. Yanımda bir başka insan.
Gözün kendi kendini görmemesi mazereti, bir ayna parçası karşısında iflas eder.
...hatta kefen bile çıplak cesedimizi örtmek için beyaz bir yalandır,değil mi?Sonra derler ki,cins kediler bu çirkinliği gizlemek için tenha yerlerde ölmeye giderlermiş.
Ömer Lütfi Mete
Nermin Bezmen
Kristin Hannah
Mustafa İslamoğlu
Suzanne Collins
Halit Ertuğrul
William Shakespeare
Enver Aysever
Thomas Mann
Vedat Türkali